Bir çocuk dünyaya getirmek, kadın ve erkek birlikteliğinden olurken, ilginç bir şekilde çocuğun dünyaya geliş süreci ve doğumdan sonraki sorumluluklar kadının üzerinde kalmakta… Toplumdaki genel kanıya göre babanın çocuğuna yaptıklarının lütufmuş gibi algılanmasından dolayı; “bana bebeğimi bakarken yardım ediyor”, “çok yorgundum uyuttu”, “altını aldı”, “yemeğini yedirdi”, “biraz dolaştırdı”, “bugün derslerine yardımcı oldu”, “veli toplantısına benim yerime gitti”, “kıyafetini giymesine yardım etti” gibi gibi cümleleri hepimiz duymaktayız. Burada baba sadece çocuğun dünyaya gelme safhasında var, büyüme esnasın da ise maddi destek sağlayan ve arada sırada destek veren kişi rolünde oluyor. Birçok kişi bu fikrime katılmayarak baba için anne gibi anlayamayacağını ve benim fikirlerimin feminist düşünce olduğunu belirtip itiraz edeceklerdir. Bence de bu kendimizi savunma mekanizması ve narsistik olarak annelik duygumuzu beslemenin dışında bir şey değildir. Bu konu da Prof. Dr. Haluk Yavuzer, “Baba, babalığını annenin izin verdiği ölçüde yapabilir.” diyerek benim anlatmak istediğim durumu özetliyor. Yani günümüz babalarının görevlerini tam anlamıyla yerine getirememesinde annelerin tutumu da etkili.
Prof. Dr. Haluk Yavuzer bebeklik döneminde babanın önemi şöyle ifade eder: “Bebek, kendi bedeninin bir devamı şeklinde görüyor anneyi. Onunla ten tene bulunmak oksijen mertebesinde. Baba ise onun için keşfedilmesi gereken başka biri. Babanın psiko-sosyal, bilişsel, dil ve motor gelişimi açısından önemi büyük. Anneyi rahatlatıp ‘biz’ bilinci oluşturarak sorumluluğu paylaşması da çok faydalı. Eşi tarafından desteklenen kadınlar daha sakin, sabırlı, sevecen, rahat bir anne oluyor.”
Anneler toplumsal normların dayatmaları içinde çocuğun baba ile ilişki içerisine girmesine farkına varmadan belki de engel olmaktadır. Ortak bir ilişki sürecinde oluşan bebeğin her iki taraftan da beslenmesi gerekmektedir. Bu desteklenme birinin görevini almak değil, o sorumluluğu yerine getirerek ebeveyn olmanın keyfini çıkarmak olmalı. Bebeğin altını alırken eşime yardım ettim değil, baba olarak bebeğimizin altını temizleyip onun hijyenik olmasını sağlamanın mutluğunu yaşıyorum ya da uyumasını sağlarken eşim dinlensin diye değil, baba olarak bebeğimizin sakin ve huzurlu uyuması için güvenli kollarımda onu uyutmanın keyfini çıkarıyorum demeli.
Cemal Süreyya şiirinin satırlarında, “Ne günah işlediysek yarı yarıya” diyor. Herkes sorumluluğunu yarı yarıya almalı. Tabi bu demek değildir ki bıçakla keser gibi yarıya yarıya bölünmeli. Çocuğun gelişiminde her iki ebeveyn de dünyaya gelişindeki gibi yaşamı devam ettirmesindeki sorumluluğunu da almalıdır.
İnsan sevildiğinde sevmesini de bilmeli ve bu duyguyu da çocuğa geçirecek olan ebeveynlerdir. Psikanalizin önemli kuramcılarından Donald Woods Winnicott’un çok sevdiğim bir sözü vardır: "Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket.” Diyerek çocukların babalarının sevgilerini bulup, hissedebilmeleri umuduyla…