Türk futbolunda, genç futbolcu hakkında konuşmak tuhaf bir şeydir. TFF genç futbolcuların oynatılması için karar alıp, sosyal medya da bir yandan geleceğe yatırım nidaları atılıp diğer yandan genç futbolcular ihtiyaçtan oynatılıyorsa, bu tuhaf bir şeyin ta kendisidir. Türkiye’de genç futbolcu oynatmak hem kolay hem zordur. Türkiye’de genç futbolcu oynatmanın ekonomik sıkıntı ve kadro kurma zorluğu arasında doğrudan, net ve anlamlı bir ilişki vardır. Bu ilişkinin Türkçesi, genç futbolcular kulübün parası bittiği zaman, asıl oyuncular sakat veya cezalı olduğunda kadroya girme veya oynama şansı buluyorlar. Bu sınırlılık genç oyuncuların yetenek ve becerilerinden değil futbol algı ve anlayışımızdan kaynaklanıyor. Yaygın futbol anlayışımıza göre maç kazanmak genç futbolculardan daha değerlidir. Bu anlayışın değişmesi ve futbol ideal düşünceyi sağlamak için federasyonun politikası, yöneticilerin anlayışı, teknik direktörlerin cesareti yok. Zorluk derecesi düşük maçlarda genç oyuncuları oynatmak bana gerçek deneyimler değilmiş gibi geliyor. Zorluk derecesi yüksek maçlarda da oynatmak yürek istiyor tabii. Gerçek şu ki, edinmek istediğimiz puan, kazanmak istediğimiz para, genç futbolcu değil. Oysaki genç futbolcular daha düşük maliyetle daha yüksek verimlilik sağlanabiliyor. Doğru bir strateji uygulandığında (doğru zaman ve yeterli süre) genç oyuncular takıma daha fazla hareketlilik ve enerji katıyor. Üstelik takımlar genç oyuncu oynattıkları için değil kötü performans gösterdikleri için yeniliyor. Genç futbolcuların varlığı, kulüplerin kendi kendilerine yetebiliyor olmasını sağlarken, teknik direktörlere takım kurgusunda daha fazla seçenek ve rekabet avantajı yaratmaktadır. Ayrıca genç futbolcularla, deneyimli futbolcu ve temsil edilen üst düzey oyun sistemleri arasındaki

mesafenin niteliğini görmek mümkündür. Bu bağlamda futbola yeni bir bakış açısı kazanmak zihinsel çaba ve disiplin gerektirmektedir. Oysaki alt yapı-üst yapı, yerli-yabancı ayrımı birbirinden ayrı ele alınması gereken konulardır. Bir futbolcu üst yapıya gelmişse artık alt yapı etiketinden kurtulması/kurtarılması gerekir. Bu durumda genç futbolcuların takımlarında ‘neden’ oynamadığı/oynatılmadığıdır. Bu sorunun direk olarak yabancı futbolcularla ilgisi yoktur. Bu yönetim politikası ve antrenörün anlayışı ile ilişkilidir. Taraftar baskısından korkan yöneticiler risk almak, antrenörler riske girmek istemiyorlar. Çünkü yıldız ve deneyimli bir kadro ile başarısızlıkta yönetici ve antrenörler direk hedef olamaya biliyorlar ama genç futbolcularla puan kayıplarında ilk suçlama ‘neden’ transfer yapmadınız? Oluyor. Teknik direktörlerin takım kurgusunu yaparken temel alacağı tek şey futbolcunun takıma katkısıdır. Bir futbolcu genç olduğu için değil performans değerleri oynayacağı takımın ihtiyaçlarına cevap verdiği takımda tutulur, oynayacak düzeyde olduğu için de oynatılır. Hangi ligde olursa olsun, hiçbir teknik direktör antrenman değerleri düşük bir futbolcuyu sırf genç, yerli, tecrübeli (abi) vb. gerekçelerle oynatma lüksü yoktur. Aksi durumda, futbolcular üzerindeki etkisi ve inandırıcılığını kaybederler. Bir oyuncu sırf genç diye oynatılmaz/oynatılamaz. Bir futbolcu oynayacak durumda ise 15 yaşında veya 35 yaşında olması bir şeyi değiştirmez. Bu düşünce sistematiğini oluşturmadan genç futbolcuları oynatırsanız ya saha içinden “Hocam beni kurtar!” mesajı ya da kulüpten “bundan sonraki hayatında başarılar dileriz” mesajı alabilirsiniz. Bu bağlamda, genç oyuncuları lige, takıma, sisteme ve ortama hazırlanması gerekir. Uygun koşulların yaratılmadan veya elverişli koşulların beklenmeden sahaya sürülen genç futbolcuların futbol yaşamlarının büyük takımlarda başlamadan bitme riskini göz ardı etmek demektir.