Rant uğruna doğa ve tabiatımızın dengesini, bozup yok etme konusunda uzmanlaşanlardan bir grup Alanya’da yine iş başında.
Alanya’nın el değmemiş en bakir ve güzel bölgelerinden birisi olan çoğunluğu sit alanında yer alan Uğrak Mahallesi ile Yeşilöz sahili ve denizi yok edilmek üzere.
Karada akaryakıt depolama ve dağıtım alanı, denizden karaya boru hattı ile denizin içinde yanaşma dolfeni bulunan Aytemiz Akaryakıt Dağ. A.Ş. Alanya Dolum ve Depolama Terminali ile 2011 yılında başlanan bu büyük tahribat süreci yine aynı şirketin kapasite artırım talebi ile bugün hala devam etmektedir.
Alanya ile özleşmiş güneş, deniz, kum üçlemesinin en doğal ve el değmemiş halinin sergilendiği bu bölge koruma altında bulunan Dünyaca ünlü deniz eko sisteminin tamamlayıcıları arasında sayılan Caretta caretta kaplumbağalarına yumurtlama ve üreme alanı olanı olarak ev sahipliği yapmasının yanında, yine koruma altında bulunan kumul alanların oluşumu, gelişimi ve sürdürülebilirliği açısından da önemli olan endemik kum zambaklarına da ev sahipliği yapmaktadır.
Yeşilöz sahilinde yer alan Aytemiz akaryakıt dolum ve ikmal tesisi yer seçimi bakımından yanlış ve tehlikeli bir konumda yer alması yetmezmiş gibi zamane yönetimin oluruyla ÇED sürecine sokulmadan oldu bitti ile sürecin başlanmasına sebep olunmuştu.
Gelecekte var olabilecek tehlike ve tahribatı öngörmeden verilen izinler neticesinde yapılmaya başlayan bu tesiste yanlıştan dönülmesi için tepki ve çabaların cılız kalması, yerel halkın dinlenmemesi, STK’ların yeterince seslerini duyuramaması neticesinde bugünlere kadar gelindi.
İşte tam bunlar yetmezmiş gibi tesisin kapasitesinin artırılmak istenilmesi var olan tehlikeyi daha da büyüterek arttıracağı apaçık ortada olmasına rağmen, daha fazla rant uğruna kapasite artırımı için bölge halkının onayı alınmadan yeni bir ÇED süreci başlatılmış oldu.
Bölge halkının destek ve dinamikleri hiçe sayılarak böyle bir ÇED süreci başlatılıyorsa şu soruları özellikle sormak gerekir;
Son günlerde söz konusu bölgede deniz açıklarında artarak devam eden büyük felaketlere neden olabilecek depremler göz ardı edilerek mi bu tesis yapılmak isteniyor?
Türkiye’nin en büyük turizm destinasyonlarından birisi olan Alanya’da, denizin ortasında turizmi baltalayacak böyle devasa bir petrol dolum tesisine ihtiyacı var mıdır?
Tropikal meyve üretim merkezi ve tarımın başkenti olan bölge ile iç içe afet boyutunda yangın, patlama zehirlenme riski taşıyan bir tesisin depolama ve dağıtım alanı doğru tercih midir?
Tesisisin yetmeyen mevcut kapasitesinin yükseltilerek, artırılması ileride doğabilecek olası çevre ve deniz kirliliği hesaplanmış mıdır?
Halihazırda yetmeyen karayolları trafiğinin tankerler nedeniyle artarak tehlikeye girecek olmasının yanında, doğusunda Gazipaşa yat limanı ve balıkçı barınağı, batısında Alanya yat limanı ve balıkçı barınağı bulunan bir yerde denizde de trafik yoğunluğu ile tehlike ve kaza riskinin artacağı hesaplanmış mıdır?
Bu tesis bölge ve yerel halkına katkı sağlamamışken kapasitesi arttırılınca ne gibi katkı sağlayacaktır?
Bu tesisisin tüm çevresel ve sosyal etkenlerinin yanında tesisten elde edilecek ekonomik gelir ve katkı Alanya’nın tarım ve turizm kenti kimliğinden daha mı önemlidir?
Tüm bu soruları sorduktan sonra;
Öncelikle çevre ve doğamızda daha fazla tahribat ve yıkımın oluşmasının önlenmesi için Alanya Halkı STK’lar ile birlikte kol kola hareket etmelidir. ÇED sürecine halkın mutlaka dahil edilmesi sağlanmalı ve sürece dahil tüm kurumların olumsuz kararı vererek yanlıştan dönülmesi gereklidir. Ayrıca TC. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’da bu konu hakkında daha duyarlı olmalıdır.
Doğa için el ele, gönül gönüle, hep birlikte diyerek, bu günlükte yazımıza noktayı koyalım.
Kalın sağlıcakla…