İnsan herhangi bir nesne gibi incelenerek anlaşılamaz. İnsan bir var oluştur, tanımlanamaz. Dünyadaki tüm varlıklarda öz, varoluştan önce gelirken insan için bu böyle değildir. Böylece kendi varlığını kendi yaratan tek varlık insandır.
Yaşadığı topluma bağlı olarak görünmesi ve olması gereken arasındaki acı verici sıkışmışlığın neticesinde sorgulamaya başlayan birey kendi kimliğini yaratma çabası içerisine girer. Doğduğu andan ölünceye kadar sürekli eylem halinde olduğu bu süreçte birey kendi evrenini yaratır aslında. Böylece doğmuş olduğumuzu ve yaşamın bir gün son bulacağını biliriz. Ölümün kaçınılmaz olması insanda hiçlik duygusunu ortaya çıkararak kendi yaşamını anlamlı ve doyumlu şekilde yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandırır. Aslında hiçliğin varoluşundaki önemini kavrayarak “ben böyle böyle değilim” diyerek değişimini oluşturur. Bu, sorumluluk almak ile başlar ve yalnız öznel kişiliğinden değil, bütün insanlardan sorumlu bulunduğunun idrakine varır. Bazen çocuklar "ben kendi isteğimle dünyaya gelmedim ki" diyerek isyan ettiğinde bahsettiğimiz sorumluluk şunu hatırlatır: “Dünyaya gelişinde kendi isteği sorulmamış olsa da, bir kere dünya içinde olduktan sonra varlığı ile ne yapacağının sorumluluğu insanın kendisine aittir.”
Varoluşçuluk felsefesi “ insanın kendi sorumluluğunu alma özgürleşmesini sağlar” der. Aslında bu özgürlüğün de, sınırları vardır; bir insanın ne olup, ne yapabileceği gibi… Bu sınırlardan en önemlisi belki de insanın içine atıldığı varoluş alanıdır. Öyle ki, insanın kendini içinde bulduğu dünya onun alınyazısını da belirler. Otantik bir yaşam sürdürebilmek için bu alınyazısına uymak zorunluluğundadır. Şöyke ki; ağaç ağaçlığını kendisi yapmaz, ama insan insanlığını kendisi yapar ve nasıl yaparsa öyle var olur, değerlerini kendi yaratır, yolunu kendi seçer. İnsan yaşamaya başlamadan önce yaşam da yoktur ve yaşama anlam veren yaşayan insandır. Gerçekte doğada insana yol gösterecek tek şey yine insanın kendisidir. Bu nedenle özgürdür ve yaşamını hangi biçimde isterse çizebilir. Varoluş anksiyetesi, bu sorumluluğu duymaktan kaynaklanır.
Ağaç kendi otantikliğinde sabittir ve olduğu yere köklerini salar... İnsan ise kökte hissettiği yerleri keşfederek aidiyetliğinin de değiştiğini fark eder... Hareket otantikliğimizin olduğu bu yaşamda var olmaya çalışırken seçim özgürlüğümüzün sonsuzluğunu fark ederek yaşayabilmek dileğiyle...