Uzun zamandır yazıyorum. Bazen olanı, bazen olmasını istediğimi ve bazen de olmayacakları. Bir çoğunuz gibi benim de şikâyetlerim, temennilerim ,dileklerim var.
Mesele aynaya bakmakla çözülür, biliyoruz . Hatalardan ,yanlışlardan ders çıkararak yolumuza güller dikmeliyiz. Bazen öyle anlar oluyor ki ,elimizi eteğimizi herşeyden çekip kaçıp uzaklaşmak istiyoruz . Ne hale geldi insanlık, diye feryat ediyoruz. Ve umut yok artık dediğimiz anda ...
Umut var . Güzel haber şu ki daha insanlık ölmedi . Hepimizi üzen ,babası vefat ettikten sonra üzerinde ceketi olmayan o çocuğa yine el uzatan bizlerden biri oldu. Çok tanınan, meşhur bir aşçı. Ceketle beraber yüzüne bir tebessüm armağan etti Burak . O anları izleyenlerin kimisi ağladı, kimisi gülümsedi ama hepimiz gururlandık. "Olması gereken buydu" diyenlere ,olmaması gereken nedir diye soruyorum .
Yine kısa bir süre önce olan bir olayı anlatmak isterim.Tadilat nedeniyle bir ustayla tanıştık. Tesadüf diye birşey yoktur , görmek ve anlamaktır tüm gerçek. Evet usta ,dedim . Bu aralar herkes meşgul. O da meşguldü tabii . İşimiz acele olunca bizi kırmadı , akşamdan akşama, bazen de tüm gün bize yardımcı oldu . Velhasıl ödeme zamanı geldi . Peygamber Efendimiz "işçinin hakkını alnındaki ter kurumadan ödeyin " diye buyurmuştur . Ödemenin yarısını kabul etmeyen usta ağabeyimiz bizel bir ders verdi o gün. Meğer cuma günleri çalıştığı emeğini sadaka edermiş . Biz ısrar ettik kabul etsin diye ,o da ısrar etti almadı. Evet , sadaka . Koca günün alın teri sadakaydı. Oysa şimdilerde bir tebessümü sadaka olarak çok görenler var. Şimdi düşünüyorum ve hala umut var diyorum . Muzaffer usta ve onun gibi işini hakkıyla yapan herkese selam olsun...