Üzerimizdeki kara bulutlar yerini çok sevmişe benziyor. Öyle ki artık hep bizimle...

Manevi çöküşle başlayan bir dönem maddi zorluk olarak denizi taşırmak üzere. Geçtiğimiz iki sene bir hastalığı kâh abartarak, kâh korkutarak, çokça endişe ederek geçirdik. Kötü günler geride kaldı derken meğer daha kötüsü ilerideymiş.

Şimdiye kadar ev sahibi olanlar tırnağını geçirsin evine, bundan sonra ev sahibi olmak isteyenlerse hayallerine kaç adım daha uzak, bilmiyorum. Kira ücreti neredeyse 3,4 kişinin askari ücretine takabul ediyor. Çok yazık!

Pazar artık her hafta ziyaret edilen mekandan korka korka gidilen bir yere dönüştü. Beylik cümlelere gerek yok. Çöküşteyiz.

Toprağı olan eksin, dediler. Zirai ilaç fiyatlarını bilen var mı? İlaçsız olsun diyenler var. Olmuyor ve...dahası var.

Taşına toprağına nazar mı değdi ülkemizin? Üzerimize bir tembellik mi çöktü? Belki de çok büyük konuştuk!!!

Hala siyaset için birbirine hakaret edenler var, kaça bölündük sahi? Bu bölünme kimin, neyin nesi? Yoksa " böl ve yönet " dedikleri tuzak bu muydu?

Yine çaresiz sorular birbirini kovalıyor. Çaresizlik ne yaman bir şey. Evinden atılanları, evine ekmek alamayanları düşünün. Empati yapmayı öğrenelim. Her şeyi en en üstten beklemeyi bırakalım. Elimizi o taşın altından çekmeyelim.

Konuşmayı bırakmalı, bir çatı altında birleşmeliyiz. Dünya düzeni merdivenden yuvarlanmaya başladıysa önlemlerimizi alalım. Siyasileri kavga ederken değil, çözüm üretirken görelim.