Siyaset, savaş halinde olan düşüncelerin uzlaştırılma yoludur. Sözün gerçek anlamına bakmazsak telaffuzu hayli hoş olur.

İlkel insanlar da ateşi icat ederken belki siyaset yapmışlardır, kim bilir. Aslında en güzel siyaseti çocuklar yapar. Okulda herkes kendi partisini kurar. En iyi konuşan başkan olur. Türlü vaadler verir, seçilmeden önce. Ve... insan anlıyor, siyaset olmadan olmaz.

Nedense tüm sohbetler siyasete açılıyor, misafir gelir siyaset, gidersin siyaset. Herkes kendi fikrinin doğruluğunu ıspat etmek için adeta küçük çaplı savaş çıkarır. Kahveye kırk yıl hatır, siyasete ise ömürlük...

Sürekli siyasetin konuşulduğu ülke kaçıncı sınıf sayılırdı sahi? Ya da neden biz devamlı bunu konuşuyoruz? Siyasi başarısızlık mı, yoksa ihtiyaç mı?

Sıkı durun! Bir siyasi parti üyesi olmamam, olan biteni dışarıdan net bir şekilde görmeni sağlıyor belki de. Mükemmel hayat yok, olağanüstü güzel yaşanan ülke de yok. Ama daha iyileri var. Bizim ülkenin eteğine sadece içeriden değil, dışarıdan da çok asılan var. İç ve dış mıhraklar. Hep oldular, galiba hep olacaklar. Dünya ekonomisiyle beraber büyük ölçüde etkilenen Türkiye var. Pahalılık almış başını gidiyor. Eh, yukarı ve aşağı herkes nefsinin kölesi olmuş. Ülkece tasarruf planlaması gerekiyor ve bunu ilk başta vazife başındakiler icra etmeli. Adaleti çok sorgulamıyorum zira aramız hayli bozuk...

Çok isterdim, siyaset yerine güzellikler konuşulsun. Edebiyat insanı olduğumdan, belki de. Kitapların, şiirlerin kanat açtığı ülke vatandaşı olmayı çok isterdim. Daima mutlu yaşanmaz, evet ama maddiyatın kimseyi zorda kalmasına sebebiyet vermemesini isterdim. Utopik hayallere benzese de, insan isteseydi her şeyin üstesinden gelirdi. Geçmişte kaldı umutlar, gelecek için ağaçlar tekrar tomurcuklanır mı yeniden?