Rahmetli Hasan Basri ÇANTAY Akif’in şu özelliklerini anlatıyor:
“Akif Bey, hayatında eğilmedi, gerek istibtad devrinde, gerekse meşrutiyet senelerinde açlığa rıza gösterdi, kimseye eyvallah etmedi.Umumi seferberlik seneleri idi. Akif, bir arkadaşı ile oturmuş kurufasulye aşı yiyordu. Nezaret erkânından biri çıkageldi. Selam tebliğ etti. Yazılarında o derece ileri gitmemesini nazikçe söylemek istedi. Akif pürhiddet dedi ki: Nazirine söyle; kendilerini düzeltsinler! Ben fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra kimseden korkmam.”
Berlin’de kaldığı süre içinde, bütün masrafları Almanlar tarafından karşılanmasına rağmen, bütün konfordan kaçınan, içinde mükâfaat vardır diye istiklal marşı yarışmasına katılmayan Akif’in dürüstlüğü ve eğilmezliği şahsiyetinin sağlamlığının nişaneleridir. İnandığı gibi yaşamıştır. Onun, hayatında ve ölümünden sonra kendi inançlarına ve prensiplerine aykırı davrandığını hiç kimse söyleyememiştir.
Mehmet Akif, yapıcı, iyimser, aydınlık, terakkici ve bilhassa kötülüklerle didişen Türk-İslam ahlakını, ömrünce yaşamış ve telkin etmiştir. Günlük yaşantısında kalabalıktan kaçarak üç-beş dostun sohbetlerine sığınmaktan hoşlanan bu yalnız insan, bazen herkesi şaşırtacak kadar meydan adamı, vatan şairi olmuştur. Günlük hayatta karıncayı incitmekten bile korkan bu çelebi şair, Allah, millet, vatan ve dava sözkonusu oldu mu yırtıcı aslan kesilmiştir.
Mehmet Akif’i tanıyanlar onu şu sözlerle tanıtıyorlar: Çok çalışkandı, emek verilmeden kazanılan şeyi haram sayardı. “Sanatın yüzde 90’ı ter, yüzde 10’u ilhamdır” diye inanırdı. Okuduğu bir kitabı tam inceler, öğreneceklerini sonuna kadar öğrenmeden bırakmazdı. Esere şöyle bir bakarak bilgiçlik taslayanlardan tiksinirdi.
İnsanlığa faydalı olmuş bütün büyükleri, mezhep, soy farkı gözetmeden sever, saydıklarına karşı da kendi varlığını silecek kadar gönülsüz davranırdı. “Dost dediklerine bağlanır, sevdiklerinin hoş olmayan ve kendi prensiplerine aykırı zaaflarına bile katlanırdı. Nitekim içkiyi bir türlü bıraktıramadığı Neyzen Tevfik de sevdiklerinden ve yarenlik ettiği nadir kişilerden biriydi.
Kalabalık meclislerde susar, yabancılar önünde açılmaz, kendini göstermekten, ukalalık ve çalımlardan tiksinir, biraz övülünce, mahcup olur ama dostlar meclisinde açıldığı zamanki sohbetlerine doyum olmazdı. Hazırcevaplıkta eşsizdi. Konuşmasına, yazı ve mektuplarına güldürücü veya ibretli fıkralar katmaktan zevk alırdı. Kaba, nursuz dinsizlik kadar, kaba cahil softalık da onu rahatsız ederdi. Nitekim Allah, iman ve ibadetle alay eden nasipsizlere en sert hicivleri yazarken, dini anlamamış Müslümanlığa yakışmaz geri kafalı kimseleri de “Milletin başının belası” diye yerlere geçirmektedir. Onun düsturuna göre “Eski, eski olduğu için atılmaz, fena olduğu için atılır. Yeni de yeni olduğu için alınmaz, iyi olduğu için alınır.”
Fikir ve sanatta açık kalpli, hoşgörücüydü. Usulünce ve saygılı olan tartışmayı severdi. Cahillik, döneklik, kabalık ve çalımcılığa ise hiç katlanamazdı. Aslını, milletini inkâra kalkan kimselerle alay eder, halkın ve yurdun ızdırabına kaygısız dolaşanlara adam gözüyle bakmazdı.
Hangi şart altında olursa olsun verdiği sözü yerine getirir, buluşma yerine mutlaka ve tam saatinde giderdi. Başkasının uğradığı haksızlığa kendi başına gelenden daha fazla üzülürdü. İş arkadaşlarına haksızlık yapıldığı gerekçesiyle memurluktan iki defa istifa etmişti.
Kuvvetle hiç eğilmeyen Akif, devlet adamlarına sokulmaz, kimseden bir istekte bulunmaz, zorbalara da asla yüz vermezdi. İstibdadı ve zulmü yeren en sert mısralar onun kaleminden çıkmıştır. Şiirinde
hiçbir devlet adamını övdüğü görülmemiştir. Sevmediği kişileri açıkça yermiş veya anılmaya değer bulmamıştır.
Yaratılışça gamlı ve biraz karamsar olduğu halde, koca Safahat’ında kendi derdinden ve halinden bir kez olsun yakınmamış, ümitsizlik saçmaktan korkmuş, şairliğin bu mesuliyetini hakkiyle bilmiştir. Milletine ümit, azim ve sevinç taşımak görevlisi olduğuna inanmıştır.
(Bu 6 makaleden oluşan Mehmet Akif ERSOY yazı serisinin hazırlanmasında, Ahmet KABAKLI’nın “Mehmet Akif” ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayını “İstiklal Marşının Tahlili” adlı eserlerden istifade edilmiştir.)