Hüzünlü günlerden geçip giderken, kapandığını sandığımız yaralar kışın ortasında bir başka sızlıyor. Ayaza sardığım dertler, ilkbahardan önce cemre düşürdü kalbime.  Sağa sola bakarken gözlerimin önünde belirmesin ? Yine bir soğuk kış günüydü. Ocak ayı, ilk kez anne olmanın mutluluğu öyle sarmıştı ki kalbimi. Dünyada olan biteni unutmuş , küçük alemimde mucizeyi yaşamıştım. Kızımın minik yüzünde sevgiyi,kokusunda cenneti hissetmiştim. Gurbeti bile sevdirmişti bana. Herşey çok güzeldi ve hala öyle. Arada unutuyor olsam da , şükranım büyük Yaradan’a . Unutmadığım anılarımda bir minik kahraman daha var.Kırmızı Sandaletli Kız diye hafızama ömürlük kazıdım.  Şimdilerde genç bir kız olmuş. Onu ilk kez kızımı doktor kontrolüne götürdüğüm zaman gördüm. El bebek gül bebek olmadığını ayağındaki  eski kırmızı sandaletlerinden anladım.  Ocak ayında bir sandalet neden giyilir ki… Çok dikkatli değilimdir aslında. Ama onu görmemek imkansızdı. Etrafta koşuyor ,gülüyor ,oyun oynamaya çalışıyordu. Ve ben ilk kez ömrümde üşüyordum. İlk kez hayatımda korkuyordum. Kulak misafiri oldum istemeden, yeryüzünde kimseye dilemediğim annesizlik küçük adımlarına mühür olmuştu. Babaanne şefkati bir  sandalete yetmişti. Belki bilgisi,görgüsü o kadardı. Elbet ki kınamadım. Üzüldüm,üzüldüm ve yine üzüldüm. Küçük kasabanın büyük derdi içime kor düşürdü o gün. Artık  o günden de on üç yıl geçiyor. Endişem aynı, dileğim de . Güç,isim ve zenginlik değil. Seven sevdiğinden ayrılmasın. Evlatlar ana kuzusuyken ondan ayrı düşmesin. Baba çınardır, evlat en tatlı meyvedir. Vaktinden önce hiç bir çiçek solmasın. Kırmızı Sandaletli Kız ,nasıl oldu derseniz ?  Büyüdü ve çok güzel bir hanımefendi oldu. Universite talebesi, güzel yolun başlangıcında ve yaşama sıkı sıkı sarılı. Ve belki kendisi bile o Sandaletleri hatırlamamakta…