Birilerimiz uzakta, birilerimiz ateşin ortasında aynı felaketi yaşıyoruz.
Birilerimiz 81 ilden tek yürek olup ortak duyguları paylaşıyoruz.
Ne acı ki hala ‘’ya biz ya onlar’’ saçmalığı ile kalıplara dökülmüş siyasal kimlik fanatizminin içinde savrulup gidenler, ortak acıyı içinde yaşayamayanlar var. Hiçbir şey yapmayanların ise, birilerinin çabasını takdir etmesinin, ‘’çaba göstermekten daha zor ve erdemli bir meziyet’’ olduğunu bir kez daha anladık.
Sahi bu kaçıncıydı? Birilerimiz sahiden anladık mı?

Görev icrası beklediğimiz yerde ‘’ne kendim yaparım, ne de başkasının yapmasına müsaade ederim’’ diyenlere karşı, ‘’gölge etme başka ihsan istemem’’ der hale geldik. Çünkü bu anlayışa göre ‘’güçlü devlet’’, hiç kimseden yardım istemeyen ama her felakette ‘’milletimiz cömerttir’’ diyerek halkla iban bilgisi paylaşan devlettir.
Devlete para istenirken cömert ; yangın söndürmek için uluslararası destek istediğimizde ise birilerimiz vatan hainiyiz.

O zarif kuvvet ise; Hükümet, saray, yandaş medya ve devletin kilit vurduğu tüm olanakları karşısında kararlılıkla direndi ve bu ülkede yaşanan her felakette olduğu gibi küllerinden doğdu.
O zarif kuvvet; içimizden birilerinin ta kendisiydi.

Biz bu felakette halk olarak bir kez daha en önemli şeyi kazandık. ‘’Dürüst ve yürekli bir liderin nesli‘’ olduğumuzu hatırladık..
‘’İşte’’ dedim. ‘’İşte, milli mücadele ruhu taşıyan insanların, Atatürkçülerin, yurtseverlerin, karanlığa karşı direnenlerin, hukuku ve demokrasiyi arayanların kuvveti.
O zarif kuvvet, milletimizin ta kendisiydi.

Nazım diyor ya; ‘’Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi. Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin..’’

BİRİLERİMİZ, TAM OLARAK BURADAYIZ!