Bir fotoğraf. Altında bir cümle.
''Sözün bittiği yerdeyiz.''
Hayır, sözümüz bitmedi. Konuşacaksın canım kardeşim. Konuşacağız.
Daha söyleyecek çok şeyimiz var. Çünkü ''düşmana inat bir gün fazla yaşamak'' (1) gibi, düşmana inat konuşmak boynumuzun borcudur.
Her gün gözümüzü bir yeni felakete açıyorsak konuşacağız.
Bu ülkenin ''hükümetinden'' değil, sesimizi duyurmak için instagramda bilmem kaç takipçisi olan sosyal medya fenomeni dediğimiz kimselerden medet umuyorsak konuşacağız.
25 yaşında bir genç yangında ekiplere su taşırken can veriyorken, bu ülkenin orman bakanı 80 milyonun yüzüne karşı ''düğündeydim'' diyebiliyorsa konuşacağız.
Ülkenin cumhurbaşkanı yangınzede halkına, düşmana kurşun atar gibi çay fırlatıyorsa konuşacağız.
Yunanistan'ın 39, Fransa'nın 26, İtalya'nın 19 yangın söndürme uçağı varken; her yıl ortalama 2 bin 388 orman yangını çıkan Türkiye'nin 3 (kiralık) yangın söndürme uçağı varsa konuşacağız.
Yangın bölgelerinin belediye başkanları halkı ile uykusuz, kan ter içinde, gözü yaşlı mücadele ediyorken; tüm yetki, sorumluluk ve bütçe kendisinde olan orman bakanı, makamında sorumluluğu belediyelere yıkabiliyorsa konuşacağız.
Evi yanan, yuvası yanan, yavrusu yanan, yüreği yanan her bir can için konuşacağız
''Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür'' oldukça konuşacağız.
''Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun öyle garip
Nerede olursan ol
İçerde dışarda derste sırada
Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının fesatçının hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni..'' (2)
Boynumuzun borcudur.
(1) Nazım Hikmet Ran - Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler
(2) Ahmed Arif - Anadolu