Küçükken süper kahraman gibi gelirdi babam bana.
Genelde annemle vakit geçiriyor olsam da yağmurda yürüyeceksem babamın elini tutmayı tercih ederdim. Denize gittiysek hemen babamın koluna yapışırdım. Yüksek bir yere çıkıp inemediysem “Babaaaa!” diye seslenirdim.
Annem “Düşersin in oradan!” dese de babam “Hadi, güven kendine, ben buradayım” derdi. Ben de hangisi hoşuma gittiyse duruma göre seçtim aralarından, düşmekten korkmamayı, yüksekten inemezsem bile beni babamın indireceğini, düştüğümde yaramı annemin " Ben sana demiştim. " derken saracağını öğrendim.
Bebek bakımında babalar ilk yıllarda anneler kadar etkin rol oynamıyor. Bebek doğduktan sonra “sen yapamazsın” uyarıları ile çevredekiler tarafından uzak tutulan babalar, kendilerine bir alan bulamadıkları için geri planda kalıyor. Bu yüzden hala bebeğinin altını hiç değiştirmeyen, bir kaşık yemek vermeyen baba oranı o kadar yüksek ki…
Bunun diğer bir sebebi de bebek bakımının yalnızca annenin işi olduğuna ilişkin olumsuz inançlar. Anne ve baba bebeklerinin bakımı konusunda beraber çalışmalı ve iş bölümü yapmalılar. Ebeveynlerin rolünün bir günde eşitlenmesini tabi ki beklemiyoruz fakat çocuğun babaya güvenli bağlanması için özellikle öz bakım ihtiyaçlarının baba tarafından da karşılanıyor olması gerekiyor. Babasının yemek yedirdiği, altını değiştirdiği bebek belki bunları hatırlamayacak ama kalbi unutmayacak ve daha güvenli aile temelleri kurulması bu şekilde sağlanacak.
Bu yüzden sevgili babalar, eşiniz çalışsa da çalışmasa da eşinize yardım etmek için değil, kendiniz için ve çocuğunuzla aranızdaki bağları daha sağlam kurabilmek için ona bakım vermeye çalışın. Uyutun, yemeğini yedirin, altını değiştirin. Sadece oyun oynayarak, sizinle vakit geçirmeyi sevdirebilirsiniz fakat biraz büyüyüp, ergenlik gibi zamanlardan geçerken ilişkiniz sarsılabilir. Unutmayın ki, ilişkinizin temeli bebeğiniz doğar doğmaz atılmaya başlıyor, bebeğinizle konuşmak için onun size cevap vermesini beklerseniz geç kalabilirsiniz.
Baba ve çocuk etkileşimiyle ilgili yapılan araştırmalara da baktığımız zaman; ilgili babaların çocuklarının okuldaki başarıları ve matematik zekâları daha yüksek, sözcük dağarcıkları daha kuvvetli oluyormuş. Çocuğun cinsiyet kimliklerini kavraması açısından da babanın etkinliği çok yüksek. Erkek çocuklar babalarını rol model alırken, kız çocukları da karşı cinsle nasıl iletişim kuracağını babasıyla kurduğu ilişkinin üstüne inşa ediyor. Çocukların gelecekte sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri açısından babaların sakin, tutarlı ve öfkelerini kontrol edebilmeleri çok önemli görülüyor. Çocuğunuza,
“Babanın dediğine itiraz edilmez.”,
“Baban kızar!”,
“Seni babana söylerim! "
“Bak şimdi baban gelsin sen gör!”
Diye tehdit ederseniz, sizden bir şeylerin saklanacağını ve en son babaların duyacağını kabul etmiş olursunuz. Konuşmak, cevap vermek, itiraz etmek, saygısızlık etmek değil; kendini ifade etmek demektir. Kendini ifade edemeyen, dinlenilmeyen, cezayla tehdit edilen çocuklar da kendilerini kim dinlerse onunla konuşurlar ve bu kişiler güven vermeyen, çocuğunuz açısından tehdit oluşturan kişiler olabilir. Bunun için bırakın içinde ne varsa size söylesin.
Çocuğunuzla konuşun, paylaşın, zaman geçirin ve en önemlisi onu dinleyin. Çocuklarınızı kendinizden mahrum etmeyin. Şımarırlar diye korkmayın her fırsatta onu sevdiğinizi söyleyerek, doya doya sarılın. Anne nasıl olsa ilgilenir demeyin, onun yeri zaten çok farklıdır.
Baba, sadece evin ekonomik giderlerini karşılayan kişi değildir.
Baba, güvendir, koşulsuz sevgidir…