Bu aralar bizim edebiyata farklı isimler takmış olsalar da yabancı edebiyatta Allah'tan henüz bir değişiklik yok. Mesela Rusya Edebiyatı demiyoruz şimdilik. Neyse, Rus Edebiyatı tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi yazarlara sahiptir. Tolstoy ve Dostoyevski ikisi devasa bir orkestra gibiler. Şef hangisi deseniz, karar veremem. Ama biri ruhani, diğeri biraz şeytanidir. Her ikisi de çok büyük yazar ve hayatın ta kendisidir. Tolstoy'un "İtiraflarım" eserinden sonra "İnsan Neyle Yaşar" isimli kitabını da okuyun derim. Eminim sizler de sürekli akıl veren sosyal medya profesörlerinden bıkıp usanmışsınızdır. Öyleyse kitaplara geri dönme zamanı. Gerçek şu ki, bir formül yok. Hayat sürprizlerle doludur. Aynı zamanda tuzaklarla da. Adalet ise manzaradan manzaraya değişir, bazen çok yakın, bazen çok uzaktır. Sesin çok olduğu yerde yalan çoktur, sessizliğin hakim sürdüğü yerde ise yalın gerçek var. Hayata göz açanların bir kısmı ilk günden bir sıfır öndedir, büyük kısma ise hayat ilk günden çelmeyi takmıştır. Zorlukların arasından bazen ozanlar doğar ama filozoflar ışıklı kaderin ürünüdür. Bu yüzden büyük konuşmak onlar için pek kolay. Yine de bizleri düşündükleri için onlara minnettarım... Hayat felsefedir. Hayat bazen şiirdir ama genelde hayat sadece romandır. Baş rolün her mevsimi aynı tonlarda yaşadığı roman. Yine de her merdiven basamağı başka bir sayfadır... İnsan akıllanmayı seçebilir, deli olmak da bir tercihtir. Deli gibi davranmak ise büyük marifet ister. Dürüstlük, doğruluk, iyilik, sevgi ; bunlar ezbere bilinen şeyler. Çok söylenenin de zamanla pek anlamı kalmaz zaten. Yalnız, anlaşılması da gerekir. İyisin ama kime karşı, dürüstsün, seviyorsun... Kendine de iyi bakıyor musun? İyilik içten gelir, içini ısıtmalı ve bu yolda asla "sen"de kendini unutmamalısın. Yoksa bir ömür nasıl yaşanır?