"Wait and See" , bekle ve gör İngilizlerin meşhur diplomasi taktiğidir.
Paris’te ki terör olaylarının üzerinden bir hafta geçti. Olaylar tam soğumadı. Bekliyorum ve çerçevenin tümünü görmeye çalışıyorum.
Dedem Çanakkale harbinde kalmış. Alanya’dan ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamamış. Başına oturup  fatiha okuyabileceğimiz mezarı bile yok. Şehitlikte dolaşırken ayağınıza takılan kemiklerden birisi dedemin kemiği dahi olabilir. Kendisi bu vatan için canını feda eden iki yüz elli gençten bir tanesi. Geçen hafta ya kadar dedemi kimin öldürdüğünü hiç düşünmemiştim.
Ta ki geçen hafta Fransa’daki terör olaylarından sonra zavallı, bir Türk’ün sadece kebapçı dükkânı önünde beklerken sırf rengi esmer olduğu için vurulana kadar. 
Benzer atmosferde, Türkiye'de bir Avrupalı vurulsaydı (tatbikî arzu etmeyiz), batı ülkelerinin ilk yapacağı eylem, Türkiye’ye seyahat (gitmeme) uyarısı olurdu. Gerisini zaten hayal edemiyorum.
Türk medyası olayın pek üstüne gitmedi nedense.
Tuhaf değil mi, meşhur kalemşörlerin hiç birisi köşesine alıp-yazmadı, ya da bana denk gelmedi. 
Koca ülkede 3 aylık olağanüstü hal ilan edildi. Manası, ben devlet olarak istediğimi yaparım. İstediği kişileri tutuklayıp sorguluyor. İstediği yere zorla girip arayabiliyor. 
Fransa bayrağı üç renkten oluşur, kırmızı, mavi, beyaz. Kardeşlik, eşitlik, özgürlük..
Ateş düştüğü yeri yakmaya başlayınca kimse kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü düşünmüyor. İşine bakıyor. Fransa da bakıyor doğal olarak.
Olaylarda 130 kadar insan öldü, hiç birisini televizyonda, gazetede göremedik. Bombaları, saldırıyı, katliamı anlatan bir kişi ekranlara çıkmadı. Bazı masum sızma görüntüler haricinde.
Hiç bir bakan, emniyet müdürü, istihbarat dairesi başkanı istifaya davet edilmedi. Aksine tüm ülke kenetlendi. Hayır, tam manası ile tüm Avrupa kenetlendi.
Hakkını yememek lazım, müthiş bir imaj yönetimi.
Dönelim bize, ayni taşeron örgüt, Ankara'da bomba patlattı.
Canlı yayın araçları hazır bekliyormuş. Kan, revan, kopan uzuvlar.. Felaket tellallığı yapan ekran palyaçoları, birbirine tutmayan onlarca gazeteci yorumları. Devleti katil ilan eden siyasi parti, bombadan nemalanmaya, oy kapmaya çalışan politikacılar, bakanları, istihbaratı, emniyeti istifaya çağıran borazanlar. Üstüne üstlük kimse teröre karşı kenetlenmeye yanaşmıyor.

***

Bu arada, nasıl oldu da AKP seçimi kazandı diyenler için, Sn. Başbakan’ın teröre karşı (Ankara) sağduyulu ve samimi tavrı, kendilerini tekrar tek parti iktidarı yapmıştır.

***

10 Ekimde Ankara'da terör eylemi yapılmış, 20 Ekimde Almanya'ya Volkswagen aracılığı ile ihtar verilmiş, Rus turistleri taşıyan Rus uçağı düşürülmüş, Beyrut’ta canlı bomba patlatılmış, Paris’te eş zamanlı bombalar patlatılmış, hatta Avrupa, tarihinin ilk canlı bombası ile tanışmıştır. Tuhaf olaylar silsilesideğil mi? Hepsi ayni çerçevenin içinde.
Benim gördüklerim ve düşündüklerim,
Kesinlikle, esmer, yağız bir Anadolu delikanlısı olarak Paris’e gitmem, her an kurşunu ensemden yiyebilirim.

**

Avrupa inanılmaz derecede teröre karşı kenetlenme refleksi gösterdi. Kedi-Köpek misali İngiltere bile Fransız milli marşını milli maçta hep bir ağızdan söyledi. Keşke Avrupalılar aynı empatiyi bizim vatandaşlarımız öldüğünde de gösterebilselerdi…

**

İkinci bir konu, Avrupalılar illüzyonlu bir dünyada yasıyorlar sanki. Paris saldırılarından sonra Fransızlar tarafından atılan twitter ve sosyal medya mesajlarında insanlar soruyor, bizden ne istiyorlar, neden bu saldırılar oluyor?
Paris saldırıları, masum insanlara yapılmış, barbarca, haince saldırılardır. Şiddetle kınıyorum. Rahmetli dedemi Fransızlar&İngilizler yurdumu işgal etmeye çalışırken öldürdüklerinden dolayı kesinlikle kin de duymuyorum.
Ancak Fransızlar kendileri ile yüzleşmeleri gerekir. Cezayirde, Afrikada, Anadolu da döktükleri kanları asla temizleyemezler.
Zannımca, Fransız halkı ya gerçekten  Paris’in romantizmi ile yaşıyor yada Fransa hükümeti halkını iyi manipüle ediyor.

**

Sosyolog değilim ama Paris terör olayları bir milattır. Müslümanların ve göçmenlerin hayati zorlaşacak. Her zaman ırkçı saldırılara maruz kalacaklar, yabancı karşıtı faşist grup ve partiler güçlenecek.

**

Bizim için elbetteki Avrupa da yaşayan vatandaşlarımızın hayatı, güvenliği, onuru önemlidir.
Türkiye devleti olarak, tüm Avrupalı vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamalı, arkalarında Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğunu göstermeliyiz. Bizim her canimiz en az Avrupa vatandaşı kadar değerlidir.

**

Lafla olmaz. Fransa'da, ırkçılar tarafından saldırıya uğrayan vatandaşımız, Türk medyasında haber değeri taşıyıp manşete taşınsaydı ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de Avrupa’yı ırkçılığa karşı sert bir dille uyarsaydı, o zaman hem vatandaşlarımız hem de Avrupalılar kimsenin sahipsiz olmadığını anlardı.

**

Diğer bir konu, Türkiye Cumhuriyeti, diğer insan haklarından uzak, hukuku işletmeyen, din kuralları ile yönetilen Müslüman ülkeleri ile arasına bir çizgi koymalıdır. Her fırsatta, her kürsüde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, demokratik, laik bir hukuk devleti olduğunu ısrarla tekrarlamalıdır. 
Avrupa'ya şirin görünmek için değil tabiki. Bize gelen turistin büyük çoğunluğu Avrupa’dan, ticari ortaklarımızım yine büyük çoğunluğu Avrupalıdır.
Bundan sonra, Türkiye’nin alacağı pozisyon, Avrupa’daki vatandaşlarımızın güvenliği ve ekonomimizin geleceği açısından önemlidir.
Demokrasi, Laiklik, Hukuk devleti kriterleri,Türkiye’nin sarsılmaz temel taşları, Müslüman dünyasının da panzehri olmalıdır.

**

Bu arada, Amerikan Hollywood sinemasını tebrik ederim, ısrarla filmlerde işledikleri “Arap Terörist” figürleri Paris saldırıları ile gerçeğe dönüştü.