Alanya gibi kıyı şeridinin nimetleri ile yoğrulmuş turizm kentlerimizde 1 gün güneş yüzünü göstermese müşteri ‘ne oluyor’ diye homurdanır. Elbette haklılık payları vardır çünkü, pazarlamadaki ilk argümanlarımız ‘deniz ve kum’ haliyle güneş. Mevcut tatilci profilimizde bulunanlar ‘Güneşin gülümsediği şehir’ sloganının hakkını istiyor. Denizi kumu güneşi sevenler zaten birinci öncelikli müşteri konumunda olmaya devam eder. Fakat bu üç unsura endeksli hareket etmeden de turizm yapan kentler cıvıl cıvıl, kendi pazar portföylerini oluşturmuş durumda. Örnek Konya (en son ziyaret edip birkaç gün vakit geçirerek gözlemlediğim şehir). Bayramlarda akın akın gelinen kent. 3 günüm Konya’da geçti 13 gün daha kalsam herhalde anca gezilir görülür belli başlı yerler. Camiler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, türbeler ve diğer tarihi yapıları. Elbette sadece tarihi yapıları; mağara, kaya kiliseleri değil cezbeden. Alanya'mızın çok daha güçlü yönleri var. Tarihten kalan güzellikleri yeniden inşa edelmeli. Alanya Kalesi açılmayı bekleyen yerlere rağmen mevcut hali görenleri cezbediyor. Syedra Antik Kenti sütunlarında ayağa kaldırılmaya başlaması ile ilgi odağı olacaktır. Sinek Kalesi, Küçük Ayasaofya, Kızıcaşehir Kalesi, Kadıini Mağarası (tarihi dönüm noktası oluşturabilecek özelliklere sahi), Alara Kalesi ve Alarahan (Han, işletmeci Ali Akkaya sayesinde müze olarak hizmet vermekte), Aytap Antik Liman Kenti, Şarapsa Han, Leartes antik Kenti, Darphane, Deniz Feneri (Kalede Osmanlı dönemi), Kargı Han, Hasbahçe Köşkü, Gülefşen Köşkü, Gülefşen Cami, Pisarisso (Esentepe), Kibra Harabeleri, Augae (Konaklı) ,Naula (Mahmutlar), Marassos harabeleri sadece belli başlı olanlar. Tüm bunlar Alanyamızda var ama, aslında yok, çünkü çoğunu gören yok. Kurtlar kuşlar karıncalar filan ziyaret ediyor genelde. Keşke Alanya’da yerel yönetimler veya ilgili bakanlıklar tarafından bir Uzakdoğu esintisi park (başka kültürde olabilir) olsa. Mesela Konya’da bulunan ve hiç boş kalmayan Kyoto Japon Parkı, minyatür Türk İslam sentezi yine Konya’da bulunan başta çocuklar olmak üzere her yaş grubunun koşarak gittiği 80 binde devri Alem, Alanya Tersanesi ve Kızıl kuleyi de unutmamışlar. Tarihi bir köy olan Sille de muazzam ilgi çekiyor. Köy müzeleri, sulu parklar, temiz sokaklar, kafeler, otantik pazarlar. Alanyamızda da dönemin kaymakamı Hulusi Doğan (Sapadere’nin mimarıydı çalışma ekibiyle) öncülüğünde oluşturulan Alara bölgesindeki eski İncirkırı Köy Müzesi unutuldu gitti. Tarihi yapılar ve otantik hali ile ilgi çekmeme ihtimali yok aslında planlı bir tanıtım ve işletme ile. Canlı kelebekler, sürüngenler vs ile Kelebekler vadisi yine Konya’da üstelik akın akın insan çekiyor. Botanik müzesi Mevlana Gül/lavanta bahçesi, Bilim Müzesinde yok yok. Her yaşa göre. İsteyen oynayıp eğleniyor isteyen isterse insan vücudunu, isterse uzayı, isterse robotları, isterse fizik isterse kimya neye ilgisi varsa öğrenebileceği bir merkez. Tarihi görüntüdeki yeni çarşılar da işin süsü. Bu ve daha birçok projeyi hayata geçirmişler bozkırın göbeği Konya’da. Tabii bu eserlerin kimisi doğal kimisi yapay ama içinde gezenler o çalışmaları görmek için diğer kentlerden Konya’ya akın akın gidenler kanlı canlı turist (yerli yabancı). Yollarını zaten saymıyorum bile. Macera Parkı (faaliyete de tam kapasite geçmedi sanırım) dışında alternatifimiz var mı sizce? Alanyamızda da olsa turizme çeşitlilik sunsak kötümü olur. Gerçi bizde varsa yoksa kibrit kutusu gibi bina yapmak varken kim uğraşacak alternatif turizm çeşitliliği ile.