"Deprem değil, dayanıksız bina öldürür. "

Acı tecrübeler yaşamış bir ülke olarak acaba depreme, afetlere hazırlıklı mıyız? Doksan dokuz depreminin üzerinden yıllar geçti ama İzmir depremi henüz yeni sayılır. Apartmanların mezar olduğu gerçeğini ağlayarak öğrendik. Ama bu apartmanların çürük olduğunu unuttuk.

İşini vicdanıyla yapan müteahhitler elbette çok ama araya karışan zararlı nicesi de var. Bir apartman çürükse ve o müteahhit bedel ödemiyorsa daha çok cana mâl olur. Sonrakı pişmanlıksa fayda etmez!

Alanya'ya uzaktan bir bakalım. Eminim bir zamanlar yeşile boğulan bu şehir için herkes üzülecek. Çünkü gördüğü manzara denize dayalı bir beton yığını olacak. Kısa yoldan zengin olmayı herkes ister ama bu imarı zamanında hazırlayanların hiç mi suçu yok?

On sekiz sene önce ilk defa Alanya'ya ayak bastığımda 'işte bu' demiştim. Büyük şehirden nispeten daha küçük bir yere gelmiştim ve bu benim çok hoşuma gitmişti. O zamanlar inşaatların altın çağıydı diyebilirim. Ama henüz adım adım boğulmamıştı şehir.

Hatıramda Alanya akşam sefası ağacının kokusu eşliğinde cennetten bir parça gibi kalmış. Şimdilerde yaşadığım bu şehir ise kapitalizmin esirine dönüşmüş. Hala bir şeyler değişebilir mi, bilmiyorum.

Hiç mi iyi şeyler olmuyor? Oluyor elbette. Son zamanlarda çocuk parkları, yeni yeni okul binaları yapıldı. Bunlar çok güzel. Milli eğitim müdürümüz Yusuf Yılmaz'ı yoğun çalışma temposu içerisinde görüyoruz ve bu çok sevindirici ve eğitimin tüm kapıları ardına kadar açtığını da biliyoruz. Ama belediye başkanı Adem Murat Yücel'den bir isteğimiz var. Ulaşılır, büyük, yeşil bir alan. Sahil yürüyüş yolundan sonra böyle bir projenin de gerçekleşeceğine inanıyoruz.

Alanya düşük risk alanındadır ama deprem de insanlar gibi şaşırtabilir. Yaraları sarmak söylendiği kadar kolay değildir, çünkü her yara sargı kabul etmez. Tedbiri elden bırakmamak gerek.