Sanırım şu hayatta bir şey istemeden devam etmek pek söz konusu değil. Kendimizi bildiğimiz andan itibaren arz talep dengesi sürekli terazinin kefesinde yer alıyor. Yani istiyoruz, isteklerimizi yerine getirmek adına çabalıyoruz, hedefe ulaşıyoruz ve hemen arkasına yeni isteklere yelken açıyoruz.
Devam eden bu zincir çeşitli yaşam olaylarıyla sekteye uğrayabilir. İsteklerimize ulaşamayabiliriz ya da gecikmiş kavuşmalar yaşayabiliriz. İşte bu gibi durumlarda kendimize “yetinmeyi bilir misin” sorusunu sormalıyız.
Yetinmek “Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek” anlamına gelir. Kişi ilerlemek adına her daim var olan durumundan daha yüksek hedefler koymalıdır. Yalnız hedefe giden yoldaki dikenlerin farkına varmak ve bu konuda bünyeye haddinden fazla yüklenmemek çok önemlidir. Bazen kendimiz bazen de çevremizdeki kişilerde hayatının baharında elini eteğini her şeyden çekmiş yorgun bitkin bir tablo karşımıza çıkar. Birey hem yeni hedeflere kapılarını kapar hem de var olan durumundan hoşnutsuzdur. Kendisini öyle zorlamıştır ki baş etmesi kolay olan durumlar bile dağ gibi büyür gözünde. Tükenmiştir, mutlu olmayı rafa kaldırmıştır. Özgüvenini yitirmiştir. Tıpkı durmaksızın kullanılan araçlar gibi kısa zamanda kilometrelerce yol almış yalnız istediği durağa varamamıştır. Çıkardığı arızalar da yanında cabası olmuştur.
Yetinmeyi bilmek önemlidir. Kişinin kendisine merhamet etmesidir. Çevresine merhamet etmesidir. Hayata merhamet etmesidir. Yetinmek bazı olayların kişinin kendisinden bağımsız olduğunu kabul etmesidir. Yetindiği koşulların birçok kişinin ulaşmak istediği hayaller olduğunu fark etmesidir. Konfordur, rahatlamadır.
Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları mutluluk formülerinin en başında “Şükretmek” yer alır. Yetinmeyi bilmek aynı zamanda şükredebilmektir. İnsan yaşamını kendinden iyi olan ile kendinden kötü olan arasındaki dengeyi sağlayarak devam ettirmelidir. Hem memnuniyetsiz hem kanaatkâr olabilmelidir. Hiçbir zaman “oldum, bu kadar, yeterli” demeyeceği gibi “yapamam, ne gerek var” cümleleri de kullanmamalıdır. Buradaki sınır değişmeyeceğine inandığımız konulardaki ısrarcılığı zamanın engin esnekliğine bırakmakta saklıdır. Çünkü yetinmek vazgeçmek değildir.
Hadi şimdi sorun kendinize “yetinmeyi bilir misin?”