Yerli teknoloji ve beyin gücü ile üretilen Türk Malı COVID-19 aşısı Türkovac’ın uygulanmaya başlamasının sevincine, bu konuda haklı çıkmamızın gururu da eklendi. Bugüne kadar kalpten inanmadığım ve bilimsel olarak kanıtlarını görmediğim bir hususu yazmamaya gayret ettim. Sizlere duyurduğum hususlarda haklı çıkmam bunun göstergesidir. 10 Kasım 2020 tarihinde, bu sütunlardan yerli aşının üretileceğini, bizim yerli aşı ve ilaç üretimi kapasitesine sahip bir millet olduğumuzu yazmıştım:
‘’ Biz bütün dünyada aşı çalışmalarında öncü olan bir milletiz. Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir… Geçmiş dönemlerde üretilen aşılara iki örnek vermek istiyorum. 1885`te dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı`da kanun çıkarıldı.1885`te dünyada ilk kuduz aşısı bulundu. 1887 Ocak ayı başında Kuduz aşısı Osmanlı`ya getirildi. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane`de ilk kuduz aşısı üretildi. Kurtuluş savaşı sırasında zor koşullar altında da hayvan ve insan aşıları üretilmeye devam edilmiştir. İstanbul’un işgali sonrasında aşı merkezi önce Eskişehir, daha sonra da Kırşehir’e taşınmıştır. Aynı dönemde Afyon’da da çiçek aşısı üretilmeye devam edilmiştir. Erzurum’daki serum laboratuvarı Rus işgali sırasında Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşınmış. Kastamonu’da da aşı üretimi yapılmıştır. Benzeri üretim Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, 1928’de Hıfzısıhha Enstütüsü ile üretim merkezileştirilmiştir. 1940’lı yıllara kadar tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz, kuduz aşıları seri üretimle oluşturulmuştur… Biz mazimizin şanlı ışığında aşı üretebilecek bir milletiz. Yeterli altyapı, donanım, beyin gücü ve kurumlarımız mevcuttur. Azim ve kararlıkla bu ülkede üretemeyeceğimiz aşı yoktur. Sağlık Bakanlığımız da aşı stratejisini yerli aşı üretimi olarak belirlemiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında bile aşı üretip bir taraftan salgın hastalıkları önlerken, bir taraftan da üretim fazlasını dış ülkelere satarak ordumuza silah temin eden ruh ölmemiştir. Bu başarıların yeniden yaşanacağına ve çok stratejik niteliği bulunan aşı, ilaç, medikal sektörlerinde yerli üretimin en kısa sürede olacağına inanıyoruz. Yerli üretimi yapılacak aşıların ilkinin COVID-19 olması mümkündür.’’
Yukarıdaki satırları yazdığım günlerde çoklarından yerli aşının mümkün olmadığı şeklinde geri dönüşler aldım. Oysa, yerli aşı konusunda beyin gücümüze, Türk Tıp Biliminin kapasitesine ve milli hafızamıza güvenen bilim insanları yanılmadı. Türkovac artık uygulama aşamasındadır. Bugün bir adım ilerisini söylüyorum. Ülkemizde yerli olarak her türlü aşı, ilaç, cihaz, malzeme ve gıda takviyesi üretimi mümkündür. Stratejik, katma değeri yüksek ve hayati öneme sahip bir alan olan tıbbi ilaç, cihaz ve malzeme sektöründe üretimin önünde aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Her üniversitenin direkt olarak araştırmaya ayırdığı bütçenin arttırılmasına dönük kaynaklar düşünmeliyiz. Araştırma-Geliştirme, bilimsel projeler ve araştırma laboratuvarları için ayrılan bütçenin miktarı arttıkça, üretim yapabilecek kapasitede ekiplerin kurulması teşvik edildikçe, araştırmaya yatırılan paranın kısa vadeli geri dönüşünün olmayacağı ama uzun vadede kat kat fazlası kazandıracağı bilindikçe, araştırmaların desteklenmesinin önündeki engeller kaldırıldıkça, bilim kurumlarımız araştırma ve ülkeye katkıları ile sıralandıkça bu ülkede çok daha büyük müjdeler duyacağız.
Not: 24.06.2021 Perşembe akşamı, Alanya Posta TV’de canlı yayında, ‘Nefes’ programında, Prof. Dr. Şakir Özgür Keşkek ile çağımızın dertleri olan; ‘Diyabet, Obezite ve Beslenme’yi konuşacağız. Bekliyoruz.
COVID-19’suz günlere doğru gittiğimiz bu günlerde sağlıkla kalın. Saygılarımla.