Mevsim değişimine bağlı olarak, çoğunluğu virüslerden kaynaklı grip, soğuk algınlığı ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları çok yaygın görülmektedir. Bu enfeksiyonların uzun sürdüğü, yıpratıcılığı ve özellikle yaşlılar, çocuklar, hamileler açısından ciddi sorunlara yol açtığı dikkate alındığında, hastalıklara karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin çok önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bağışıklık sistemi bizleri hastalıklara karşı koruyan çok önemli bir bariyerdir. Bağışıklığı güçlendirmek için, elimizde olan en önemli faktör doğal ve sağlıklı beslenmedir.
Hastalıklardan korunmak için öncelikle sağlıklı bir gıda içeriğine sahip yemekler ve içecekler tüketilmelidir. Unutmayalım ki ne yediğini bilmeyen sağlıklı beslenmez. İçeriğini bilmediğimiz ve araştırmadığımız işlenmiş, paketli gıdalardan kaçınalım. En az işlemden geçmiş, ulaşabildiğimiz en doğal halinde meyve, sebze, et, yağ ve diğer ürünlerle yemekler yapılmalıdır. Taze, doğal ve mevsiminde olan gıdaları tercih etmeli ve bunları sofraya sunarken en az işlemden geçirmeyi adet edinmeliyiz. Aşırı ısıda pişirmeye, çok yüksek sıcaklıklarda kızartmaya, tekrar kullanılan yağlarda yemek hazırlamaya son vermeliyiz. Yemek hazırlarken içeriğini bilmediğimiz hiçbir malzemeyi kullanmamalıyız. İşlenmiş, paketlenmiş, kimyasal katkı maddeleri eklenmiş gıdaları tüketmemek için sağlıklı ve doğal alternatifler üretmeliyiz.
İçecek tercihlerimizde en doğal, katkısız ve saf haliyle; su, ayran, soda, şalgam ve süt gibi seçenekleri dikkate almalıyız. Güçlü bir bağışıklık için vücudumuzun sıvı ihtiyacını düzenli karşılamalıyız. Havalar soğumaya başladıkça susama hissi azalsa da düzenli ve yeterli sıvı alımına çok dikkat edelim. Bol su içilmesi, özellikle kış aylarında ihmal edilebilen ve bağışıklık için önemi büyük olan diğer bir faktördür. İşlenmemiş, doğal kaynak suyunu günde en az 2 litre olacak şekilde, bireysel ihtiyacımıza göre içmek hastalıklara karşı bağışıklık sistemimizi destekleyecektir.
Probiyotik içerikli; turşu, yoğurt, peynir, sirke, şalgam, boza, kefir ve benzeri gıdaları soframızdan eksik etmemeliyiz. Vitamin alımının en iyi ve faydalı yolunun taze ve doğal sebzeler olduğunu unutmadan soframızda salataları baş tacı yapmalıyız. Meyveleri mevsiminde ve ölçülü olmak kaydıyla düzenli ve çeşitli içerikte yemeliyiz.
Sonra kısaca; ‘Acıkmadan yememek, tam doymadan sofradan kalmak’ şeklinde ifade ettiğim, öğün sıklığını azaltmak ve mümkünse sabah biraz geç, akşam biraz erken olmak üzere iki öğün yemek ve yenilen miktarı kontrol altına alarak gereğinden büyük porsiyonları ve fazla çeşitli yemekleri önleyip, ihtiyacı kadar yemeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Açık büfe yemekler, yüzlerce çeşit kahvaltılar, saatlerce sofrada kalıp masaya onlarca dolu tabak dizmeler, sık ara öğünler ve gece atıştırmaları sağlıklı beslenmenin önündeki ikinci büyük engeldir. Kilo alımına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar.
Son olarak daha hareketli bir yaşam, asansör kullanımından kaçınma, merdiven çıkma, kısa mesafeli ulaşımda yürüme, uzun süre hareketsiz kalmama, düzenli egzersiz, tempolu ve düzenli yürüyüş, mümkünse bireyin yaşına ve sağlık durumuna uygun spor ihmal edilmemelidir. Havalar soğudukça eve kapanmak yerine, yaşımıza ve sağlık durumumuza uygun açık hava egzersizlerine devam edelim.
2023 yılında yayınladığım; 70 Adımda Beslenme Kitabımda bu bilgileri daha detaylı bulabilirsiniz. Sağlıklı beslenip hareketli yaşayarak mutlu ve keyifli bir sonbahar geçirmenizi dilerim.