Mükemmel hayatlar, mükemmel insanlar artık sadece dizilerde ve filmlerde yok. Etrafımız, dört bir yanımız onlarla çevrili. Nasıl mı?
Sosyal Medya; kapısını öfkeyle tekmeleyen komşu instagram sayfasında hiç de öyle gözükmüyor. Mutluluk pozları adeta düşman çatlatır. Gerçekse çok başka.
Sabah uyandık, güne suyla değil sosyal medyayla başladık. Tüm ülke tatilde, herkes gezmede ve nasıl olduysa hepsi çok çok mutlu. Şimdi perde indi ve o gerçekleri hiç birimiz görmedik, göremeyeceğiz.
Gerçek şu ki aslında mutlu insanlar bir şeyleri ıspat etmeye çalışmıyor. Güzel olma kaygısı yok, en en olma için çabalamıyor ve en önemlisi sahne önü ve sahne ardı onların çok da umurunda değildir.
Peki nedir tüm bu çabaların sebebi? İyi bir reklam! Kapitalizm senaryoyu yazar, insan da oynar. Herkes yıldız olmak istiyor, oysa zaten herkes özünde birer yıldızdır, yektir.
Nerede yanlış yapıyoruz? Hiç mi güzel bir şey paylaşmayalım?
Elbette paylaşalım. Güzellikler paylaşılmalı ama imrendirmeden. Bunun için insan üstü çaba harcamadan, kanıtlamaya çalışmadan. Doğal olan her şey, her zaman çok sevilecek ve çok rağbet görecek.
Kendi kendinize etkilenmiyorum diyebilirsiniz ama araştırmalar bunun tersini söylüyor. Sosyal medyada fazla zaman geçirenlerin kendini mutsuz hissettiğini vurguluyorlar.
Bir evde çorba pişiyor, diğerinde türlü nimetler. En basit örnek. Ama çok üzücü sonuçları mutlaka vardır. Dahasını da siz benden iyi biliyorsunuz.
Ördek sendromu nedir derseniz? Ördekler su üzerinde öyle güzel yüzüyorlar ki sanırsın sadece süzülüyorlar, oysa suyun altında müthiş bir çaba vardır. Ayakları hiç durmadan hareket eder. Ama biz bunu görmeyiz. Bizim gördüğümüz ördeklerin huzur, güzellik içinde yüzmesidir oysa hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir. Sosyal medyada olduğu gibi ve buna "Ördek Sendromu" denilmektedir.