İYİ Parti Genel Başkanı Akşener Alanya’daydı dün. Basın sektörüne yeni giriş yapan, meraklı ve deneyim kazanma çabasında bir muhabir olarak, bir parti genel başkanını takip edeceğim düşüncesi fazlasıyla heyecanlandırmıştı beni. Muhabirliğin ne olduğunu tam da bu işi takip ederken anladım.

Muhabirler yeri geliyor soğukta; yağmur çamurda demeden, yeri geliyor gece yarısı sıcak ev ortamı demeden yollara düşüyor. Bütün bu çabanın içinde beklediğimiz ise biraz saygı ve empati.

Neden mi böyle yazdım. Gazeteci olarak dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bazı korumalarının istismarına maruz kaldık.

Bu istismar, Akşener’in Alanya’ya gelmesi ile başladı. Muhabir arkadaşlarım ve ben o izdihamın içinde görüntü almak için uğraşırken, korumalar tarafından tehdit edildik, itilip kakılmak istendik. Partinin il ve ilçe başkanının müdahalesi ile çıktık yumruklaşmaya varacak ortamdan. Yukarıda dediğim gibi bazı korumalar… Çünkü kimisi çok kibar davranıp “Basına yardımcı olalım, yol açalım” derken. Kimisi de o yolu kapatma çabasındaydı korumaların.

Oysa hayallerim farklı idi. Haber uğruna orada bulunan bizlerin yaptığı işi değerli görmesini beklediklerim bunu anlamadı. Bazı korumalar, muhabirlere saygısızlık yaptı ve biz muhabir olarak içimizde sakinliğimizi ve saygımızı, mesleğimiz insanlığımız açısından korumak zorundaydık.

Sadece işini yapmak için orada bulunan insanlar itilip kakılırken aslında siz işinizi düzgün yapmadığınız için bunlar oldu. Madem bir izdiham varsa, faturasını gazeteciye kesmeden önce sistem kursaydınız. Genel Başkanın geçiş yapacağı yer, gazetecinin görüntü alacağı yer diye planlasaydınız. Siz işinizi düzgünce yapsaydınız, bizler de işimizi düzgünce yapabilirdik.

Yapılan saygısızlığın açıklanabilir bir tarafı yok. Korumaların, basın mensupları ile girdiği itişme ve yapılan saygısızlığa kimse kılıf uyduramaz. Siz koruma iseniz biz de basın emekçisiyiz. Herkesin işini yapmasına izin verin… Üstelik bir hanımefendinin koruması iken böyle davranmanızın açıklanır tarafı yok bence.