Neden mutsuzuz? Hızlı tükettiğimiz için mi? Doyumsuz olduğumuzdan mı? Günümüz gençleri ki; buna bende dahilim. Her şeyi erken yaşıyor ve erken tüketiyoruz. Yaşımız ilerledikçe kendimize keşfedecek bir şey bırakmıyoruz.
Herkesin acelesi var; erken büyümeye. Bakıyorum çevreme, yaş 17. Ama görüntü 27… Çabuk bir büyüme sevdasında gençlik. Benim akranlarım biraz daha normal bu noktada. Ama 20 altı gençler böyle maalesef. Yaşımıza göre davranmadıkça, anı yaşamadan, deneyimlemeden, bir sonraki adıma hızlıca geçerek mutlu olamayız. Ben bunu Fastfood yemek gibi düşünüyorum. Fastfood yaşamak yani. Böyle yazmamın ise bir sürü nedeni var. Gece mekanları mesela. Bakıyorum 18 yaş altı, yanlarında koca koca insanlarla ellerinde içki oturuyor gençler. İçin, içmeyin demiyorum, hadi oturun; ona da bir şey demeyelim. Ama yanınızdakiler… Yanlış anlaşılmak istemem, kimsenin yaşayışına karıştığımdan değil. İstediğinizi giyin, istediğinizi yapın. Ama bunları, lütfen yaşınıza göre yapın. Aradığınız şey daha çok ilgi görmek, popüler olmak, sizin adına sevgi dediğiniz, benim ilgi açlığı olarak yorumladığım şeyleri yapmayın. Umutsuzca, doyuma ulaşmadan ve isterik bir şekilde, en çok sevgiye ihtiyaç duyduk belki. Ama bence durum bu değil. Bence bu; biraz da mutsuz olmaya vaktimizin olmasıyla ilgili. Mesela benimde mutsuz olduğum zamanlar vardı; ama şimdi mutsuz olmaya bile vakit bulamıyorum. Vakit bulursam da mutsuz olmayı değil, şair olmayı tercih ederim. Bu yüzden arayışlarınız, boşa geçirdiğiniz vakitleriniz saçma davranışlara dönüşmeden hayatınızı doldurun. Aslında hayat bir evcilik veya tiyatro oyunu değil mi? Oyun bittiğinde, sahne karardığında… Nitekim devam ediyordu oyun, ya tiyatro olarak farklı karakterlerle, ya da evcilik olarak sahte masumluklarla… “Karanlığı bekliyor gibi, hepimiz yaşımız kadar ölümün tiratlarını oynadık. Her evcilik oyunu oynayışımızda aslında gerçekleri oynuyorduk; kötü düşüşler için, kötü kaybedişler için” Hayatı bu şekilde fastfood gibi yaşarken zaten mutlu olmak çok zor.