Aynada gördüğünüz ile görmek istediğiniz insan aynı mı? Bu soruyu kimi zaman ben kendime soruyorum. Acaba yapmak istediklerimizle yaptıklarımız birbirine uyuyor mu? Bu sorulara nazaran hayat bazen bize küçük ama anlamı bir o kadar büyük olan sürprizler oynayarak, bizi ordan oraya sürükler. Kaderin cilvesi deriz ama aslında hayatın sürprizli cilvesidir bu. Bazen sevmediğimiz bir mekana, sırf tadını sevdiğimiz bilmem hangi yemeği yemek için gideriz. Mekanı sevmeyiz ama o bilmem hangi yemeği tek iyi yapan yer de orasıdır. Daha çok kızarmış ya da yanındaki sosları daha mükemmel olan yemeklerden bahsediyorum. Bazen de sinemada aylardır gitmek istediğimiz filmin vizyondan kalktığını görürüz ama işimiz vardır ve biz o filme gidemeyiz.. Ya bazı şeyleri kaçırdığımız için üzülürüz ya da olmak istemediğimiz yerde vaktimizi harcadığımız için.. O sırada hayat bize tatlı tatlı oyununu oynamaya devam eder. Bu oyunun içinde en sevilen kısım, merak denen o duygudur. İnsan merakla, acaba bir yemek için gittiğim o mekan ya da filme yetişemediğim o gün tüm bu karmaşıklığa değecek mi diye sorar durur kendi kendine. Merak bize tüm bu hoş süprizlere katlanmamızı sağlayan tek şeydir ve merakın insanı ayakta tutan bir duygu olduğu apaçık ortadadır. Ünlü filozof Konfüçyüs, “Uzun bir yolculuk tek bir adımla başlar." demiş. O tek bir adımdan da önce olan birşey var ki, o da bana kalırsa merak. İlgi duyduğumuz herşey merakla başlayıp, iyi ya da kötü sonuçlar doğurarak bir döngü içinde elimize sunuluyor. Sonucu her ne olursa olsun, tüm işlerimizin başı merak. Merakın götüreceği en mutlu günlere...