Dillere düşmüş, türkülere konu olmuş, rivayetlerin başrollerini kapmış ve zihinlere belli kalıplarda yerleşmiş bir konu gelinler ve kaynanalar..
Bazen türkülerin sözlerini incelerim. Özellikle verdiği mesajlara, yaşanılan duygu boyutuna, dönemin özelliklerine ne kadar hükmettiğine odaklanırım. Biraz değişik bulabilirsiniz ama neticede benim işim gözlem. Tabi gelin-kaynana konusu da bir hayli işlenmiş türkülerimizde. Hem de binlerc olumsuz kalıp yargılarla dolu bir şekilde.
Öteden beri bize öğretilen “dört atanın dördü de Haktır” sözü “Kaynanamın adı Hürü, Kör olsun gözünün biri, Çerkez karı benden diri, Öldüm yayık yaymayılan” türküsüyle yerinde yeller estirmekte. Peki neden bu kadar öfke doluyuz kaynanalara ya da gelinlere?
Gelin aldıklarında anneler ne hisseder? Gelin olduklarında kızlar ne hisseder? Bu iki yabancı bir aradayken neler hisseder? Oğlan tüm bunların neresindedir?
Aslında yukarıdaki soruların tek ama derin bir cevabı var. İlişki kurma şekli.
Bir adamı seviyorsunuz. Annesiyle tanışmaya gideceksiniz. Kafanızdan geçenler onun nasıl biri olduğundan çok size olan hissiyatının nasıl olduğu yönünde gelişiyor. Yani küçük de olsa beklentiniz mevcut. Oğlunuz bir kızı sevmiş sizinle tanıştırmaya getirecek. Kızın nasıl bir olduğundan çok, küçüklüğünden bu yana tuvalet eğitiminden, yeme içmesine kadar her şeyiyle birebir ilgilendiğiniz evladınızı emanet edebileceğiniz biri mi diye düşünüyorsunuz. Yani beklentiniz mevcut. Doğal olarak iki tarafın birbirini tanımasının önüne geçen bir sürü hendek oluşuyor.
Oluşan hendekler çevresel faktörlerle boyumuzu aşan duvarlara dönüşür. Nasıl mı? Kız kayınvalidesiyle görüşmeye giderken etrafındakilerin “çok yüz verme, mesafeni koy, ilk başta herkes iyi görünür, kendine kaynanalık yaptırma…” uzayıp giden sözde nasihatleri aklımızdaki düşünceleri olumsuz halde besleyecektir. Ya da gelin adayıyla tanışacak kayınvalidenin “başta sıkı tutmak lazım, oğluma layık değil ama ne yapalım, becerikli de değil, evi çekip çeviremez bu…” düşünceleri en ufak bir hatayı dev haline dönüştürecektir.
Örnek üzerinden gidelim; Herhangi bir konuda farklı düşünceye sahip olduğunuzu hayal edin. Büyük ihtimal karşı tarafla ilgili “bak görüyor musun benim inadıma tersini savunuyor, sırf benimle uğraşmak için, ne istiyor benden bir türlü çözemedim” cümleleri aklınızdan geçecek. Oysa mevzu bahis gelin için kendi annesi olsa, kayınvalide için de kendi kızı olsa böyle bir düşünce gelişmez. Hatta öteki görüşe karşı merak bile oluşabilir. Olay tabi ki değişmemiştir yalnız ilişki kurma şekli değişim gösterdiği için verdiğimiz tepki de değişime uğramıştır.
Gelin kaynana ikilisini kötü bir zemine koymak yerine olması gereken zemine yerleştirdiğimizde tüm sorunlar çözülecek. Ne çok iyi ne çok kötü. Tam tabiriyle ölçülü. Ve ilk olarak bunu düğünlerdeki şarkılardan/türkülerden çıkarak başlangıç yolunda doğru ilişki kurmayı hedefleyerek sağlamalıyız. Unutmayın “Bir adama kırk gün deli dersen deli olur”
Küçük Dipnotlar;
*İnsanları tanımadan yargılar oluşturmayın,
* Şans verin,
*İlişkilerinizde karşı tarafın düşüncesini önemsediğinizi belirterek kendi düşüncenizi aktarın,
* Yardım edin,
* Değişme ihtimali olmayan kişilere karşı kendinizi koruyun (mesafe koymak, boşa kürek çekmemek gibi)
* Haklı olmak mı mutlu olmak mı sorusunu aklınızdan hiç çıkarmayın
Yazıma birkaç maddeyle son verirken hepimize ön yargıdan uzak, anlayış ve değer mekanizmasıyla bağ kuracağımız günlerin daim olmasını diliyorum. Esen kalın..