Her duygu zamanla aynı kalmaz, o ilk zamanlardaki yoğunluğu zaman içinde evrimleşir hatta bazen yerini yeni duygulara bırakır. Hangi ayrılık zordur fiziksel mi duygusal mı? Fiziksel ayrılık bazen en kolaydır. Şuan yaşadıklarımız da fiziksel ayrılık için bir örnek oluşturmaktadır. Devamlı duygusal, sosyal bağ ihtiyacı hissediyoruz. Görmesek de olur, sesini duyuyorum, iyi olduğunu biliyorum gibi birçok olumlu düşünceler geliyor zihnimize.  Duygusal olarak ayrılmak ise daha zor olandır. Zor olsa da ayrılmışsındır,  ama hayatından, zihninden, kalbinden, hatıralarından temizlemek o kadar kolay değildir. Çünkü nasıl zamanla ve paylaşımlarla hayatınızda yer edinmiş ve anılar biriktirmişseniz, şimdi sıradaki yeni anılar biriktirmek… Artık yeni anılarda o olmayacak. Onunla gittiğin yerlerde onsuz yaşantılarla yeni anılar oluşturmak zor olacak ama olacak. Bedeninde ki izlerin bile silinmesi için zaman gerek. Kimileri dayanamaz bu zamana. Bir kişiye özlem duymak için onunla paylaşımlara ihtiyaç var. Paylaşımlar sırasında duygusal mühürlenmeler olur. Bu mühürlemeler o anları değerli hale getirir ve insan bunları özler. Kötü deneyimler olduğunda bunlara özlem duymayız. Güzel hislerdir özlem duyduklarımız. Yine ve yeniden değiştirici duygusal deneyimlere ihtiyaç vardır. Onu hatırlamanın normal oluşu gibi unutman da normaldir. Bu normalliği bozan kişisel özelliklerdir. Bireyin bazı kişilik özellikleri nasıl ki bağlanmayı etkiliyorsa ayrılığı da etkileyecektir. Dayanılmaz, üstesinden gelinmez, yalnız, çaresiz, umutsuz hissetmek de kişiliğe özgü olarak değişir. Zamana bırak dediğimizde bu iyileştiricilik zamanın kendisinde değil, o zaman içinde ki düzeltici duygusal deneyimlerdir. Yeni deneyimler ve yaşantılar. Evet, bugünün duygularıyla birlikte geleceğe baktığında, o gelecek hiç gelmeyecek, geçmeyecek, zor olacak gibi veya umutsuz görünebilir ama hatırla,  geleceğine baktığın bu anda ki duyguların nasıl ki daha önceden seninle birlikte değildi, gelecekte de seninle olamayacak.  Sen şuanda ki duygularının üstüne sinmişliğiyle geleceğini anlamaya çalışıyorsun ama gelecekte bu duyguların olmayacak. O yüzden geleceği geleceğe bırak. Onu o zaman yaşarsın. Şuan da ne hissediyorsun ve bu hissettiğinin bedenindeki etkisini fark et. Tepki mi vermeye devam ediyorsun yoksa artık yanıt mı vermeye başladın buna bak.  Tepki ve yanıt vermeyi şu şekilde örneklendirecek olursak; birden bire yağmur çok bastırdı ve ıslandın, o anda zihninde bu yağmur niye yağıyor, biri yardım etsin diye tepki cümleleri mi kurmaya başladın, yoksa bu yağmurda ıslandım daha az ıslanmak için kuytu yer bulabilirim, çantamı başıma koyarak başımın ıslanmasını önleyebilirim gibi yanıt mı bulmaya çalışıyorsun? Yanıt vermeye başladığın anda artık bu süreci geçirmek için adım atmaya başlamışsındır. Şu da aklımızda bulunsun; şuanda hissettiklerin her zaman aynı yoğunlukta devam etmeyecektir. Her şey gibi bu da farklı bir boyuta geçecek. Geçmez dediklerini hatırla. Hatırlamak bile güç bazılarını değil mi? Çünkü aynı tazelikte değiller… Duygularımız yoğun olduğu zamanlarda tepkilerimiz hareket halindedir. Ayrılıklarımızda bu tepkileri yaşamamız normal… Tepki vermek ateşe benzin dökmeye benzer ki bu tepkiyi farklı birçok farklı olaylarda da vermişizdir. Olanın sorumluluğunu almak ise ateşin üzerine su dökmek gibidir. Şuan her ne oldu ise geçmişte olan bir şey ile ilgilidir. Sen şefkat gösterdikçe geçmişten gelen dönüşmemiş enerjiler kendiliğinden bütünleşir… Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi duygular yoğunluğunun zirvesinde yeniden döngü buluyor… Her ayrılık bir vurgun değmeyin yaşlarıma Benden selam söyleyin bütün aşklarıma Çiçeklerim dökülür her mevsim Sonra yeniden açar Ümidimin boynu bükülür Sonra deniz taşar bin defa taşar…..