Birkaç hafta öncesinde Manavgat Köprülü Kanyon’a gitmiştim. Kanyon’a doğru giden yolların etrafında birçok bahçe ve güzel çiftlik gördüm. Maalesef 8 gündür devam eden yangınlar sebebiyle, bu bölge tamamen yandı; kül oldu.
Gündemimizi her ne kadar işgal etmese de, önümüzde yeni bir gerçeklik mevcut: İklim Krizi. Yangın öncesi haftayı hatırlarsanız, Alanya’nın doğu mahallelerindeki kuraklığı konuşuyorduk. Türkiye son iki yıldır ciddi bir kuraklık yaşıyor. Bu yangınların çıkması da sürpriz değildi. Bu sıcak havaların yangını getireceği belli idi. Bu durum yetkililer tarafından bilinmemesi; öngörülmemesi mümkün değil. Orman yangınları her yıl, giderek artıyor. Ortadaki bu verilerden ve çıkan yangınlara müdahale edilememesinden anlaşılıyor ki; hükümet, bu konuda gereken tedbirleri almamış. Sadece Manavgat değil; Rize sel felaketi, Akdeniz yangınları, Van Başkale’deki sel felaketi aynı iklim krizinin ve aynı tedbirsizliğin sonuçları.
Peki afet geliyorum demesine rağmen, gereken tedbirleri almayan kimdir? Sorunun cevabı gayet basit: Bu ülkede tek yetkili, tek sorumlu var: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Devletin bütün kurum amirleri, Cumhurbaşkanı ne diyecek diye bekliyor. Her sözünün başında: " Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, Cumhurbaşkanımızın emriyle...."
Peki Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Afet zamanı bölgeye konvoy ve koruma ordusu ile bakanlarını gönderiyor; otobüsten millete çay paketi atıyor; yirmi yıllık kredi verileceğini müjde diye sunuyor; ; yangın haberi yapılmaması için RTÜK yoluyla TV kanalları üzerinde baskı kuruyor. Bunun üstüne bakanlar, afet bölgesine geliyor; muhalefet partilerinin belediyeleri ile koordinasyon kurmuyor. Orman Bakanlığı, yangın söndürme filosu kurmamış; yurtdışından yardım teklif edildiğinde de biz bize yeteriz diye meydana çıkıyor. Yahu Sayın Cumhurbaşkanı ve onun emrindeki bakanlar, siz ne işe yararsınız?