Sözcü Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan. Bu ülkenin değerlerine sahip çıkmayan, ülkemiz ne zaman kriz yaşasa da elini taşın altına koymayan kişilerden birisidir. Bugün Avrupa, Türkiye'ye karşı ırkçı ve faşist bir tavır ortaya koyuyor. Önce Almanya ve ardından Hollanda. Hollanda'da yaşanan utanç verici görüntülerde beni bir insan olarak utandırdı. Demokrasiden ders almayan, insan hak ve özgürlüklerinden uzak Hollanda benim iki Bakan'ımı kendi ülkesine katmadı. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağının Rotterdam Havalimanı'na inmesine izin vermedi. Aynı gece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın da kendi ülkesine araçla girişine izin vermedi Hollanda Hükümeti. Çavuşoğlu, Hollanda yerine uçağını Fransa'ya indirdi ve orada Türklerle buluştu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'mızın karayoluyla girişine izin bile vermeyen Hollanda Hükümeti'nin emriyle Hollanda polisi, Ay-Yıldızlı bayrağımızı dünyanın her yerinde dalgalandıran Bakan'ımıza terörist muamelesi yaptı adeta. Korumalarını gözaltına aldı, kendisini de bir araçla Almanya'ya gönderdi. Demokratik tavrını ortaya koyan vatandaşlarımızın üzerine köpekleriyle saldırdı Hollanda polisi. At ve silahlarıyla da insanlarımıza korku vermeye kalkıştı. Hollanda'daki o görüntüler bir insan olarak beni utandırdı. Osmanlı'nın sayesinde Hollanda'yı kuran ve bağımsızlığına kavuşan Hollandalıların o gece yaptıkları hiç ama hiç iç açıcı değildi. Bir Türk insanı olarak, o gece Hollanda'da yaşananlar ve Bakan'ımıza yapılanları şiddetle kınıyorum. 
PKK'ya kucak açan, FETÖ'cülere sığınma hakkı veren Hollanda'yı yönetenler, bir oy uğruna Türkiye'ye karşı düşmanca davrandı. Irkçı ve faşist bir şekilde tavır ortaya koydular, Türk Milleti'ni karşılarına aldılar. Hollanda bu hainliği ve alçaklığı bizim Bakanlarımıza yaptıysa, bu yaptıkları yanlarında kar kalmamalı ve aynı sertlikte onlara karşılık vermeliyiz. 
Benim iki Bakan'ım da terörist değil, bu ülkenin bir evladıdır. Kandan beslenen Hollanda, Osmanlı'nın sayesinde o ülkeyi kurduğunu ne çabuk unuttu. Osmanlı olmasaydı, bugün Hollanda'da olmazdı. Bir oy uğruna vefasız olmamalıydı Hollanda. Birisine yağcılık yapacağız diye, kendi seçmenin gözüne girip, iktidar olacağım diye Türkiye'ye karşı bu kadar alçaklaşmasaydı Hollanda. Keşke Hollanda, Türkiye'nin kendisine yaptığı güzellikleri unutmasa, bizim Bakan'larımıza kapılarını açsa ve o gece yaşananlarda yaşanmasaydı. Keşke onlar olmasaydı ama oldu. Artık bu saatten sonra yapılacak çok iş var. Hollanda'ya karşı en ağır yaptırım uygulanmalı. 
Eğer o yaptıklarının karşısında bizim seçtiğimiz ve bugün Türkiye'yi yönetenler sessiz kalırsa onlara da yazık derim. 
Artık zamanı geldi. Onlar Haçlı zihniyetiyle davranıyorsa, biz de Osmanlı'nın torunları olarak Türk'ün gücünü tüm dünyaya göstermeliyiz. Ne gerekiyorsa Hollanda'ya karşı yapmalıyız. Onlarda öğrenmeli Türk'ün gücünü ve Türk insanının tarihi zaferlerini. 
Gelelim içimizdeki Hollanda Sözcüsü'ne. Sözcü Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan'a. Emin Çölaşan'ın dünkü yazısını okudum. O yazıyı okuyunca gerçekten bir Türk insanı olarak utandım. Bir Gazeteci olarak da o sözlerinden dolayı utanç duydum. 
Bugün Ay-Yıldızlı bayrağımızı dünyanın her yerinde dalgalandıran, mazlumların yanında yer alan, Türk ve Müslüman dünyasına hizmet veren Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'na vurdukça vurmuş Emin Çölaşan. O aslında Türkiye'nin yanında yer almak yerine Hollanda'nın yanında yer almayı seçmiş. Yaşanan krizdeki ismin Mevlüt Çavuşoğlu olduğunu yazmış. Krizin faturasını da Çavuşoğlu'na kesmiş, bedelini de ödemesini istemiş. 
Çavuşoğlu'nu suçlayan Emin Çölaşan, o yazısında Türk kimliğini taşıdığını, Türkiye'nin ekmeğini yediğini, suyunu içtiğini unutmuş. Bu vatanda yaşadığını, milletin bir parçası olduğunu hatırlamamış, hatırlayamamış. 
Benim Dışişleri Bakan'ımı suçlarken, Hollanda'yı övmemiş ama övercesine korumaya çalışmış. Emin Çölaşan Türkiye'nin eski Türkiye olduğunu da unutuvermiş. Artık Türkiye eski Türkiye değil, Emin Çölaşan. Bu Türkiye yepyeni bir Türkiye. Benim ülkem eski ülkem değil. Avrupalıların emriyle kararların alındığı, Avrupalıların talimatlarıyla yönetilen Türkiye eskide kaldı. 
Haçlı Ordusu'nun baskısı ve psikolojisiyle yönetilmiyor Türkiye. 
2002'den buyana Türkiye'yi öz evlatları yönetiyor. Türkiye'yi 2002'den buyana bu ülkenin yerli ve milli lideri Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti yönetiyor. 
Türkiye, Okyanus Ötesi'nden değil, Ankara'dan yönetiliyor artık. Karar da Ankara'da veriliyor, uygulama da Ankara'da yapılıyor. Bu ülkenin sözde lideri yok artık, özde lideri var. Bu ülkenin lideri Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da, İngiltere'de, Amerika'da değil, bu ülkenin lideri Türkiye'de yaşıyor. 
Bu ülkede Türkiye'nin geleceğini düşünen, kendi milletine karşı sorumluluğu olan ve öyle de davranan bir lider var Türkiye'de. 
Bu ülkenin lideri Recep Tayyip Erdoğan'dır. Avrupa söz geçiremiyor ve saldırdıkça saldırıyor ama bu ülkeye Avrupa yön veremiyor, veremez de artık. 
Çünkü Avrupa'nın emrini değil, kendi milletinin istekleri doğrultusunda karar alan ve uygulayan lider Recep Tayyip Erdoğan'dır. 
Emin Çölaşan. Bu ülkenin evlatlarına saldırmayı bırak. Bu ülkeyi yöneten yerli ve milli liderlere ve onun bakanları için karalama kampanyası yapma. Milletin seçtiği lider ve bakanlarını sevmeyebilirsin ama Türkiye'ye saygın, milletimize de biraczık sevgin olsun. 
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı ve bakanlarımıza sevmeyebilirsin ama ülken zora düşerse yanında olmayı bil. 
Bu vatan hepimizin vatanı. Bu Türkiye bizim Türkiye'miz. Bizim gidecek başka bir yerimiz yok. Biz bu ülkeyi seviyoruz ve sayıyoruz. Türkiye'yi yönetenleri seviyoruz, yönetenlere da saygımız sonsuzdur. Bu ülkede nefes alıyorsak, yerli ve milli lidere ve bakanlarımıza da destek olmak ve onların yanında yer almak bizim için bir onurdur. Bu onuru bize yaşatanlarla da gururlanıyoruz açıkçası.