Ülkemizde tüm sektörlerde olduğu gibi, tarım sektöründe maalesef zor bir dönemde. Gerek girdi maliyetleri, gerekse pazarlama kanallarının çeşitlendirilmemiş olmasından kaynaklı üretici zor bir dönemden geçiyor, bir taraftan tarımsal ürün ithalatı, diğer taraftan girdi maliyet baskısı, pandemi ve küresel kriz ile birleşince, çiftçi maalesef artık keyifli değil. Çözüm için, uzlaşı kültürü basamağında sektörün paydaşları bir araya gelerek, ithalat yerine yerli üretim, yine tarımsal desteklerin rasyonel ölçeğe ulaştırılması, hele birde girdilerin üretici üzerindeki baskısını azaltmak için hükümetin desteği, üreticiye ciddi nefes aldıracaktır. 2000 li yılların başında her köye bir ziraat mühendisi uygulamasının esas olduğu TAR-GEL projesinin yeniden hayata geçirilmesi, tarımsal ithalatın kısıtlanması, üreticilerin özellikle meyve üreticilerinin önünü ciddi açacaktır. Devlet, ürünlerin katma değerli ürün haline çevrilmesi konusunda altyapı, teknik destek, pazar bulma konusunda ciddi ilgili birimlerine işlerlik kazandırmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak, Tarım Kredi Kooperatifleri daha rasyonel, daha proaktif, daha katılımcı, olması konusunda üreticiyi ciddi şekilde rahatlatmalıdır. Sektör paydaşları olan Üretici-teknik teşkilat (İl Tarım-Enstitüler)-Pazarlama enstrümanlarını iyi kullanabilen şirketler, Paydaşlar, sürdürülebilir, üretici lehine karar alabilen, hızlı aksiyon gösterebilen, pazarda söz sahibi olan, bir pozisyon almak durumundadır.
Bakın tarım Krediler ile Ziraat Odaları, üreticilerin girdi tedarikini sağlamakla mükellef oldukları kadar, ürünlerinin rasyonel değerlendirilmesi konusunda da mükelleftirler, Bahse konu bu iki kurum, çiftçinin yanında olduğunu biliyoruz, ancak yeterlimi? Bence tartışılır, tabi ki tüm bu desteklemeler, mali kaynak ile ilgilidir. Tarımsal üretim, tarımsal desteksiz olmaz gelişmez, Rekabet edemez. Dünya pazarlarında rekabetçi olmanın yolu, kaliteli, sürdürülebilir, pazarın talebini karşılar nitelikteki üretimden geçiyor. Sektör paydaşları, üreticinin haricindeki tarım kredi, Ziraat odası vb kurumlar, girdi konusunda, İl-ilçe tarım teşkilatı teknik konuda, üreticiyi sürekli üretime zorlamalıdır. Üreticiler örgütlenmediği sürece, birlik haline dönüşmediği sürece paydaşlar maalesef etkin olamıyorlar.
Tarımsal üretimin artması, mevcut yapının daha etkili hale getirilmesinden başlayacaktır. Paydaşların amacı sadece girdi tedariki olmayacak, temeli ucuz girdi sağlamak olacaktır.
Gelin, birçok meyve sebze türünün ana vatanı konumunda olan Anadolu’yu, yeniden tarımın merkezi, üretim miktarları ile parmöakla gösterilen bir ülke konumuna getirelim. Buğday ithal eden ülke değil, ihraç eden ülke konumuna getirelim, tarımsal destek miktarı 2021 için 24 milyar TL olarak açıklandı, yeterli mi , tabi ki hayır, Bakın bugün Hollanda, Fransa, ABD, Çin, gibi ülkeler her konuda küresel anlamda söz sahibi iken aynı zamanda tarımda da Dünyada en iyi olan ülkelerdir. Sanayi toplumu olmanın yolu, tarımı geri plana atmaktan geçmiyor, son 10 yılda ülkemiz tarımsal ürün ithalatına 130 milyar dolar para ödedi, neden biz üretemiyor muyuz ?, kocaman hayır, sadece tarımsal politikalarımız sürdürülebilir değil, Hollanda’da 1 tek Narenciye ağacı yok, ancak Hollanda’nın Narenciye ihracatı 4 milyar dolar, işi çözmüşler, reexport, Türkiye’den Narenciyeyi al, Yunanistan’dan al, standart boyla, ambalajla, sonra satışından 4 milyar dolar kazan!, Neden benim ülkem seyirci kalıyor, İşte tam bu noktada, paydaşlar sahaya inmeli, er meydanında, evet bizde varız, evet, Dünyanın en iyi sebze ve meyve üretimini biz yaparız diyebilmelidirler, Neden ölü toprağı üzerimizde, neden uyuşuk duruyoruz, elimizi kolumuzu bağlayan mı var, sadece üzerinden bu ataleti atan, heyecanı içinde hisseden yöneticilere ihtiyaç var, her türlü birikimimiz mevcut, sadece bir araya gelme kültürümüz zayıf, sen ben değil, biz dediğimiz an, tarımımız şahlanacak.