Lise öğrenciliği dönemi 12 Eylül 1980 darbesinin “tazeliğini koruduğu” yıllara denk gelen bizim kuşak için “siyasetle ilgilenmek” yasak olduğundan, okul dışındaki zamanlarımızı “kahvehane köşelerinde” oyun oynayarak geçirmek zorunda kaldık…
O dönemlerde şimdiki gibi “spor yapabileceğimiz” tesisler de olmadığı için, bir anlamda kahvehane köşelerinde “sürtmek” zorunda kalmış bir kuşağa mensubum yani…
Bu nedenle, her türlü “kağıt oyunu” da dahil olmak üzere çok iyi “bilardo oynarım” misal…
Övünmek gibi olmasın ama bilardo oynarken ıstakayı rakibimin “kafasında kırmışlığım” çoktur…
Tavlada asla ve asla “rakip tanımam” zaten, kendine güvenen varsa buyursun, 7/24 açığım meydan okumalara…
Her ne kadar çok uzun yıllardan beri elime almasam da, “uzmanı olduğum” ve çok sevdiğim kağıt oyunları da vardır…
“Pişti” oyununa bayılırım misal, hele hele bir de “eşli” olursa tadından yenmez…
Kahvehane köşelerinde sürtmek zorunda kaldığımız o dönemlerde “dört pişti ibo” derlerdi şahsıma…
Her el en az “dört pişti” yapmazsam içim rahat etmezdi…
O günkü performansıma bağlı olarak, “zaman zaman 10 pişti yapardım” desem biraz fazla sallamış olurum, en iyisi “beş piştiye” bağlayıp, durumu kurtaralım…
Bilmeyeniniz yoktur eminim, bu “pişti” oyununun “en kral kartı valedir”…
Bazı yörelerde “bacak” da derler buna…
Pişti oyununda ne “kız” tanır ne de “papaz”…
Kimin eline gelirse o oyuncu “vale” sayesinde yerdeki kağıtların hepsini siler süpürür ve oyun ortağına “pişti yapma” şansı verir…
Toplam 52 kağıttan oluşan destenin sıralama olarak aslında “en büyüğü” olan “papaz” bile o haşmetli duruşuna rağmen “pişti” oyununda “vale” karşısında çaresiz kalır…
Ama misal “okşin” ya da “hoşkin” diye bilinen oyunda kazın ayağı hiç böyle değildir…
Piştide “kral” olan vale, “okşin” oyununda “papazın” ancak “yarısı” kadar değere sahiptir…
Hatta yerdeki kağıtların “silip süpürülmesi” konusunda “kız” kadar bile hükmü geçmez…
Bu nedenle de valenin “en gıcık” olduğu oyun “okşindir”…
Bunu bizzat kendisinden duymuştum bir zamanlar, hiç unutmam…
Piştiden vazgeçip, okşin oyununa sardığımız dönemlerde rüyama girmiş ve “abi ne güzel pişti oynuyordun ve en az beş yapıyordun, okşin oyununda fazla sözüm geçmiyor, kıza bile ezdiriyorsunuz beni, gözünü seveyim bırakın şu oyunu, piştiye dönüş yapın” diye yalvarmıştı adeta…
Her kağıt oyununun “kendine özgü kuralları” olduğu için, tıpkı “vale” gibi bazı kartların fonksiyonları ve değerleri “oyununa göre” değişir…
Bunlarda birisi de “birli” bir başka deyişle “as”tır…
Misal, “pişti” oyununda “sayısal” olarak ederi “en az” olan karttır, sadece ve sadece üzerinde yazdığı gibi “bir” değerindedir…
Ama aynı kağıt, hem “okşin”  hem de “poker” oyununda “en kral” kağıttır…
Kupa, maça, karo ve sinek olarak aynı anda yan yana geldikleri zaman herkese “el öptürürler” alimallah…
Kağıt destesinin içindeki tek “dişi” olan ve vale ile papaz arasında gidip gelmekten adeta imanı gevreyen “kız” ya da “dam” diye anılan kartın, vale ve papaza “posta” koyarak “kraliçe” haline geldiği oyun da “maça kızıdır”…
Kupa, sinek ve karo kızlarının “kraliçe” olduğu bir oyun var mı bunu bilmiyorum ama yoksa “icat etmek lazım” diye düşünüyorum…
Özellikle de “kupa kızına” yazık oluyor, hakkı yeniyor…
Her neyse bu ayrı mevzu, konuyu dağıtmayalım…
Demek istediğim şu…
Her oyunun “kendine göre” kuralları vardır…
Ve bu kurallar “dönemine” ya da “yöresine” ya da ne bileyim, “oyuncularına” göre değişebilir zaman zaman…
Özellikle de “siyaset” oyununda…
Bazı siyasetçiler, tıpkı pişti oyunundaki “vale” gibi kendilerini “kral” zannederken, “okşin” oyununun içinde düşünce krallıktan “istifa etmek” zorunda kalabilirler…
Veya piştideki “birli” gibi “en değersiz” oldukları düşünülen politikacılar da “poker” oyununun içine düşünce “as” olup, el öptürebilirler…
“Maça kızı” gibi, hemcinslerini çatlatırcasına “kraliçe” olmak da var işin içinde…
Bu tamamen “içine düştüğün” oyunun “kurallarına” bağlı yani…
Kağıt oyunlarının kuralları belki değişmez, ya da yöresine göre “çok az değişiklik” gösterebilir ama “siyaset oyununun” kuralları böyle değildir…
Hele hele “Alanya” gibi, ilçe statüsünden bir türlü kurtulamayan ve bu konuda Antalya’ya göbek bağıyla bağlı olan yerler için bu kurallar daha da “karmaşık” hale gelir…
İşte bu “karmaşık” oyun kurallarını kim “en zekice” çözmeyi başarıp, oyun içinde “ağırlığını” hissettirmeyi becerebilirse ipi de o göğüsler…
Gerek AKP, gerek CHP gerekse MHP’den, Alanya adına aday olması “muhtemel” isimlerin “ciddi” şekilde dillendirilmeye başlandığı şu günlerde izlemedeyim…
Kimileri “pişti” oyunundaki “vale” psikolojisi içinde, kimileri de “poker” oyununda “as” olabilir miyim hesapları peşinde…
Unuttum zannetmeyin, bir de “joker” olduklarını düşünenler var ki, onlar başlı başına ayrı bir yazı konusu, zamanı gelince yumurtlarım…
İşte açık ve net söylüyorum…
Şahsım olarak ben de nasıl “pişti yaparım” derdindeyim…
Ve herkes oyunu “kuralına” göre oynasın derim…