İlk yazıma her zaman her yerde konuştuğum pazarlamacı nedir konusuyla başlamak istedim. Neden mi? Artık şu dizideki “Halil Pazarlama” ile gelen kapı kapı ürün satan insanların pazarlamacı değil de satışçı olduğunu benimsemenin zamanı geldi bence. O satılan ürünün hikâyesinin yazarı var ya işte onlar aslında pazarlamacılar.  Satışçı ürünü alır, müşteriyle buluşturur, ciroya bakar ve köşesine çekilir. Pazarlamacının işi üretimden başlar, müşteri ürünü satın aldıktan sonra satış sonrası işlemleriyle devam eder ve net kara bakar. Yani müşteriyi ikna etmek için al ablacım konuşması yapmak değildir pazarlamacının işi.
Ama biz ne yapıyoruz, arada fark yok gibi davranmayı seçiyoruz. Apartmanların kapısına “Pazarlamacılar giremez” yazıyoruz mesela. Markaların ya da şirketlerin en üst düzel yöneticileri bile bazen satış ekibine gidip “ pazarlama çalışmalarını arttırın” diye gaz vermeye çalışıyor. Oysa pazarlamacılar önce ihtiyaç yaratıyor.  O ihtiyaca uygun ürünü  satılabilir hale getirmek yine bizim işimiz. Satılabilir hale getirmek için önce satın alma isteği yaratmak  ve satın almak için uygun nedenleri bulmak lazım. Satışçılar o sürecin sonunda ürünü tüketiciye ulaştırıyor parayı alıp ihtiyacı gideriyor. Pazarlamacı ise sürece devam ediyor. Tekrar tekrar satın alınması için tercih yaratmaya çalışıyor. Kısacası pazarlamacının işi hiç bitmiyor. 
Ben de öyle önüne gelen herkes gibi pazarlamacı olmayı seçtim ama bir farkla. Önüne gelen herkesten daha farklı olmaya çalışan ve özgünlüğünü korumaya çalışan bir pazarlamacı. Sıradan bir pazarlamacı olmamaya karar verdiğim günden beri fark ettim ki algılarım hep açık olmalıydı. Dünyayı takip etmenin yanı sıra mikro çevremi tanımalı, ihtiyaçlarını anlamalı ve hikâyelerimi ona göre anlatmalıydım.  Pazarlamanın içine girdikçe bu benim için iş olmaktan çıkmış, aşkla bağlandığım bir tutku olmuş dönüp bakınca anladım.  Ve bugünden sonra en büyük tutkumu anlatmayı deneyeceğim burada. Bakalım, belki bizi anlar kapılarınızdan pazarlamacılar giremez yazısını kaldırır ve daha yakın yaklaşırsınız. Ne dersiniz?