Son yıllarda narinciye ve yenidünya bahçelerinin betona yenik düşmesi ile birlikte sahil bandında tarımsal alanlar oldukça azaldı. Yapılan bütün imar çalışmalarında neredeyse tüm düz alanlar konut yada ticari alan olarak planlanıp yapılandı. Bundan dolayıdır ki tarım yapmak için neredeyse düz arazi kalmadı. Kalan belirli yerlerde mutlaka yakın zamanda beton ile işlenip örülecektir.
Bu hafta sonu mesleğimizle de alakasından dolayı Yeşilöz, İmamlı, Özvadi, Soğukpınar, Hocalar ve Uğrak mahallelerinde tarla bakmak amacıyla bir gezinti yaptık. Geçen yıldan bu yana bir çok yer el değiştirmekle beraber kalan tarlalarda pandemi döneminde yeni sahiplerini bulmuş. Neredeyse satılık tarla ve arsa kalmamış. Atıl durumda ve işlenmesi zor olan tarlalar dahi işlenip ihya edilmiş. Genellikle örtü altı muz yetiştiriciliği ve avokado üretimi tercih edilmiş. Her tarafta arı gibi çalışıp; sera yapan işçileri ve hafriyat yapan iş makinelerini görmek mümkün.
Boş tarlaların, arsaların ve arazilerin değerlendirilmesi ve üretime geçilmesi, sık sık krize maruz kalan turizme sırtını dayamış bölgemiz açısından oldukça sevindirici bir durum.
Buraya kadar her şey çok güzel. Ama ne kadar tarım yapılsa da, ne kadar emek harcansa da, izlediğimiz kadarıyla yapılan çalışmalarda bir plansızlık bir gelişi güzel tarımsal yapılaşma da var. Birçok yerde bilinçsizce hafriyat çalışması yapılmış. Bazı yerlerde heyelan tehlikesi ve yağmur suyu neticesinde su baskınında kalma ihtimali var. Hala birçok yerde hem içme suyu, hem de sulama suyu sıkıntısı ile birlikte elektrik ve yol sıkıntısı devam ediyor.
Harcanan onca emek ve maliyet karşısında daha düzenli ve planlı ileriye dönük işler yapılması gerekirdi. Devletimizin ve belediyelerimizin biraz daha inisiyatif alması tarımla ilgili kuruluşların önder konumunda yol gösterici olması gerekir. Bu işler sadece kredi vermekle olmuyor. Çiftçiyi, ekip biçeni, yatırım yapanı daha iyi ve doğru işler yapması için bilgilendirip yönlendirmeli ki; doğru ürünü doğru yerde verimi en yüksek olacak şekilde yapsın. Yapılan işler daha bilinçli olsun.
Ayrıca bir diğer konuda tarlalarını satmak zorunda kalan ‘’Milletin efendisi köylüler’’ yani toprak sahipleri konusu var. Birçok toprak sahibi veya hissedarı sattıkları yere bakıcı, bekçi veya işci olarak devam ediyor. Bunu da ayrıca irdelemek gerekli. Bu kadar toprağın el değiştirmesi araştırılmalı. Asıl toprak sahiplerinin satmak zorunda kalmadan devlet desteğiyle kendilerinin işleyip,ekip biçmelerine fırsat tanınmalı. Teşvikler ve hibe kredilerle desteklenip, ziraatçılar tarafından yönlendirilip kendilerinin ekip biçmeleri konusunda eğitilip bilgilendirilmeli.
Lafın kısası eskiden tarımın başkenti olan Alanya’da söz konusu olan bölgelerin;
Acil sulama suyu ihtiyacının çözülmesi,
Tarımda kullanılan, elektrik ve akaryakıtta indirime gidilmesi,
Gübre ve ilaç desteği verilmesi,
Devlet tarafından konusunda uzman ziraat mühendisleri görevlendirilmesi,
Toprağın önceden analiz edilerek bölge bölge hangi cins ürün ekimine uygun olacağı belirlenmeli.
Yol, su ve elektrik sorunun çözülmesi elzemdir.
Duyurması bizden, duyması yetkililerden.
Sağlıcakla kalın…