27 ARALIK 2017 İman ve Vatan Şairimiz Mehmet Akif Merhum’un vefat tarihidir. 2011 yılı devletimizce “ Mehmet Akif Yılı” olarak ilan edilmişti. Bu çerçevede bir takım programlarla yad edildi. Cenab-ı Hakk kendisine rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Mehmet Akif (Allah’ın rahmeti üzerine olsun), 1873 yılında Arnavutluklu baba Tahir Efendi ile aslen Horasanlı bir ailenin kızı olan Emine Şerife Hanım’ın evliliğinden, İstanbul’un sakin semti Fatih’te doğmuştur ve asıl adı Mehmet Ragif'tir. Ragif, ebced hesabıyla hicri 1290 rakamına karşılık gelmektedir ve bu rakam Akif'in doğum tarihi olduğu için babası özellikle bu adı vermiştir ancak, telaffuzu daha kolay olduğu için zamanla bu “Akif”e dönüşmüştür. Malum olduğu üzere bu dönem, Avrupalıların Osmanlı’yı hasta adam dediği, çözülmelerin devam ettiği, Koca Osmanlı Devleti’nin toprak kaybı ile gün gün eridiği, çöküşün hızla yaşandığı bir dönemdir. İşin en garibi ise devlet adamlarının da aynı ızdırapla çaresizlikler yaşadığı bir dönemdir. Fakat iman ve umudun hiçbir zaman tükenmediği bir dönemdir.
Mehmet Akif, ilk tahsilini mahallesinde yaptı, İslami ilimleri ve Arapça’yı babasından öğrendi. Babası sağlam karakterli, sakin, edep timsali bir kişi idi. Annesi de inançlı ve ibadetli bir kadındı. Akif Babasını, 
"Beyaz sarıklı, temiz, yaşça ellibeş ancak 
Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak."
şeklinde anlatırken; annesi için şunları söyler: "Annem çok âbid (ibadetine düşkün) bir hanımdı. Babam da öyle. Her ikisinin de dinî selabetleri (Dini konuda tavizsiz) vardı. İbadetin verdiği zevkleri heyecanla tadmışlardı."
Tahir Efendi çocukları ile yakından ilgilendi. Hiçbir zaman ihmal etmedi. Onların ahlakını, kendi iman ve inanç iklimi içinde, kendi sağlam seciyesi ile verdi. Kendisi inandığından taviz vermeden, dürüstlük abidesi olarak yaşadığı gibi oğlu Akif’i de aynı boyaya bezedi. Küçük yaştan itibaren çocuklarının ahlakı ve kişiliklerinin oluşması yönünde her titizliği ihmal etmeyen babasının bu ilgisini Akif’ten dinleyelim:
Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: "Bu gece, 
Sizinle camîe gitsek çocuklar erkence. 
Giderseniz gelin amma namazda uslu durun; 
Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!" 
Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi 
Namaza durdu mu, haliyle koyverir peşimi 
Dalar giderdi, ben atık kalınca âzade 
Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde."
Akif, bu günün üzerinde en çok durduğumuz ve sürekli vurgulayarak dile getirdiğimiz cami çocuk buluşmasının en güzel ve muhteşem örneğini anlatıyor bizlere. Akif Merhum’un seciyesinin sağlamlığının temelinde elbette bu iklimin etkisi büyüktür. Ayrıca yetiştiği çevrenin babası Tahir Efendi tarafından verilen ahlaki temeli sarsacak ya da değiştirecek etkisi yok. Zira Akif’in aile ahlak anlayışı ile dışarıda yaşanan ahlak, birbirinin tamamlayıcısıdır, çelişki içinde değil. Cami merkezli bir hayat tarzına sahip olunduğu sürece aile ahlakı ile toplum ahlakı arasında bir tutarsızlık olmaz. Yani ebeveyn, ahlakını güzelleştirdiği çocuğunun, toplumla uyum içinde yaşayacağından endişesi olmaz. 
(Devam edecek)