Toplumsal sınırlarımız içinde yaşıyor ve hayatımızı şekillendiriyoruz. Bize gösterilen kaldırımda yürüyoruz.
Dünya çok kalabalıklaştı. İnsanlar ne kadar çok oldular!
Her gün öyle bir uyanıyoruz ki hayata, sanırsın ayağımızda taş bağlı.
Yeri gelir tek kişilik, yeri gelir beş kişilik yaşarız. Kendi haddimizi çoktan aşarız, sığamayız.
Kaçış yerimiz neresi? Kahvehane? Anne dizi? Kitap?
Bir kentin sanat yüzü, kendine önem verdiğinin simgesi saat kulesidir. Zaman! Akıp giden bir şeydir öyle değil mi? Akrep ile yelkovanın savaşını izliyoruz. Zamanın içinde her seferinde yenilenbiz oluyoruz.
Düşüncelerimizi, planlarımızı hep erteliyoruz. Hangi zamana, güne, haftaya? Neye göre?
Saatlerinizi erteleyin ama hayatınızı ertelemeyin.
Denize koşun. Maviye bakın. Gökyüzüne bakın. Sonsuz olanlar onlar biz değil.

Bakma saatine ikide birde! 
Halin neyse saat onun saati. 
Saat tutamaz ki, ölü kabirde; 
Zamana eşyada gör itaati! …
Necip Fazıl KISAKÜREK