Psikolog üniversitelerin psikoloji lisans programını tamamlayan ruh sağlığı çalışanlarıdır. Psikoloji, tarihte ilk olarak 1876 yılında Almanya’nın Leipzig şehrinde William Wundth tarafından laboratuvarlarda deneysel psikoloji olarak ortaya çıkmıştır. Ve felsefeden ayrılarak bir bilim dalı olma yolunda hızlı bir ivme kazanmıştır.
Üniversite de bölüm başkanımızın söylediği bir söz halen kulaklarımı çınlatır. Çok önemli olacaksınız yaptığınız iş ile. O kadar önemli olacaksınız ki bir doktordan ya da daha prestijli birçok meslek grubundan ayrılacaksınız derdi. Bunu şu şekilde açıklardı. Danışanlar size en mahrem özellerini anlatacaklar. Bazen kendisine bile itiraf edemedikleri bir takım durumları size anlatacaklar ya da bu durumlar gün yüzüne çıkacak. Anlattıklarının sizde kalacağına emin olmalılar ve size güvenmeliler. Hassas ve titiz çalışanlar olmalısınız. Birçok sırra dahil olacak ancak bunu kimseler ile paylaşmayacaksınız. Çünkü profesyonel olmak ve meslek etiğine uygun tutum geliştirmek bunu gerektiriyordu.
Toplumumuzda psikolog kavramı çok oturmuş bir düzlemde olduğu söylenemez. Henüz bir meslek yasamız dahi olmadığını değerlendirecek olursak psikolog kavramıyla alakalı birçok yanlış inanış ve önyargılı düşünceler mevcut. Ancak biz ruh sağlığı profesyonelleri olarak bunlarla mücadele etmek mesleki misyonumuzdur. Her yanlış inanışın doğrusunu anlatmak ve insanları bilgilendirmek görevimizdir diye düşünüyorum.
Psikoloji soyut bir alandır. İnsanlar çoğunlukla yedikleri, içtikleri vs. birçok şeye paralar saçarken konu ruh sağlığına geldiğinde bu durum gözlerinde büyüyebiliyor ne yazık ki. Oysa beden ve ruh sağlığı bir bütündür. Bugün bazı rahatsızlıkların temelinde psikolojik kaynaklı olabileceğini görüyoruz. Nasıl ki gözümüz ağrıdığında göz doktoruna gidiyorsak, nasıl ki kulağımız ağrıdığında Kulak, Burun ve Boğaz doktoruna gidiyorsak psikolojik sağlığımız ile alakalı, yaşamımızda ki bir takım zorlukları aşabilmek, kendimizi anlatmak, anlaşılmak ve güçlenmek ile alakalı da psikoloğa gidebiliriz. Bu çok olağan bir durumdur.
Psikoloğu deli doktoru gibi görmek, toplum olarak sürece nasıl ve nereden baktığımızla doğrudan alakalı bir durumdur. Ancak psikolog doktor değildir. Deli doktoru hiç değildir. Mevcut problemlerini aşabilmek, farkındalık kazanmak, kendisini yakından tanımak ve hayatın anlamlarını keşfedebilmek ile alakalı akıllı bireylerin geldiği bir meslek grubuyuz. Buna benzer birçok örnek mevcut. Hepsi de toplumumuzun psikoloğa olan bakışını adeta gözler önüne sermektedir.
Toplumda “Bende psikolog sayılırım”, “Psikolog gibi konuştu”, gibi bir takım cümle grupları türemektedir. Ancak birkaç manalı ifade belirtmek, etkili konuşmak “Psikolog” olduğunu zannetmekten öteye gitmeyen bir şey olacaktır. Psikolog olabilmenin ilk şartı fakülteyi bitirmektir. Sadece bitirmekle de kalmıyor üstelik. Bir sürü eğitimi de tamamlamanız ve bunun üstüne pratik anlamda deneyim sahibi olmanızda gerekmekte. Ayrıca psikologlar da psikoloğa giderler. İyileştirmek için iyileşmek esastır. Bazen de iyileştirmelerle iyileşme gibi durumlarda söz konusu olabiliyor. “En iyi şifacı, yaralı şifacıdır” ifadesini doğru buluyorum. Psikoloğun bir takım geçmiş yaşantılarıyla alakalı psikoterapi alması çok olağan bir durumdur. Ayrıca zorlandığı danışanlar ile alakalı ya da tıkandığı psikoterapi süreçlerinde ise süpervizyon almak çok sağlıklıdır.
Her yıl 10 Mayıs Dünya Psikologlar Günü olarak kutlanmaktadır. Tüm psikolog ve psikolog adayı arkadaşlarımın bu anlamlı gününü kutluyorum. Hayatlara dokunmak, iz bırakmak üzerine kurulu olan mesleğimizle ne kadar gurur duysak azdır. Evet, çok önemli bir mesleğin mensubuyuz. Manidar günün önemine binaen en az beden sağlığımız kadar ruh sağlığımızın önemli olduğunu fark etmemiz önem arz etmektedir. Bir takım sorunlarda biyolojik sağlığınız ile alakalı bir problemle karşılaşmıyorsanız, muhtemelen psikolojik sağlığınız ile alakalı derinlerde daha farklı bir durum olması söz konusudur diye düşünüyorum. Bunun için psikoterapi almanın sağlıklı ve faydalı kısımlarını fark etmeniz güzel olacaktır. Sözlerime Osho’nun aforizmasıyla sonlandırmak istiyorum. “Sen dünyasın; sen değişirsen, dünyan değişir.”