Havalar biraz da olsa serinledi ve yazlıkçıların aksine denizi bu mevsimde daha çok severim... Deniz sadece serinlemek, yüzmek, sahilse sadece güneşlenmek için değildir... Alanya'nın kilometrelerce uzayan sahil yürüyüş yolunda her akşam gün batımı eşliğinde, kendi kendime hesap kitap yapıyorum.
Bilenler bilir, şu sıralar daha çok şiirlerle haşır neşiriz ve bir süredir köşe yazılarından da uzağım. Özlemle harmanlayacağım bu yazımda siz okurlarımızla dertleşelim biraz, olmaz mı?
Ülke gündeminden, dünyada yaşanan acı olaylardan sıyrılıp kendimize biraz baksak? Dünyayı kurtarmaya kendimizden başlasak? Ayna karşısında prova yapan oyuncu olmayalım. Duygularımızı ceplerimize doldursak ruhumuz taşar mı? Taşar, fırtına da kopar!
"Ben" diye başlayan cümlelerde bizi aradık hep. Oysa yalın cümleler, basit anlatımlara onlarca anlam yüklüyor insan.
Bu devir "Ben" devridir. Bencillik buradan başlıyor. Ben de sahil boyu yürürken bizi aradım durdum. Biz; kalabalık sohbetler, sofralar, sesler, gülüşler, muhabbetler...
Ondandır belki de onca maske, onca efor, emek, boya... Yalnızlığı örtmek, kamufle etmek, kahkahalarla boğmak...
"Ben" devri, yalnız insanların kurduğu tek kişilik tiyatro oyunudur, kalabalık izleyici Tenha ruhlar...
Toplamayı unuttuk, basit formuldür oysa bu. Hayattan bir şeyleri çıkarmak gerekirse bunlar sadece çıkarcılar ve negatif düşünceler olmalı. Toplayalım, güzellikleri hatırlayalım. Bir serçeyi mutlu edelim, bir karınca adımıyla da olsa iyiliğe koşalım. Yola ben diye çıkıp biz olmayı bilelim. Kırk yıl hatırı az sayıp, çok gülelim, güldürelim...