“Ama köle nedir?” dedi Turin. “Eskiden insan olan, ama hayvan muamelesi gören bir insan”, diye yanıt verdi Sador. “Ancak ölmeyecek kadar beslenen, ancak çalışması için canlı tutulan, ancak acı ya da ölüm korkusuyla çalışan bir insan.  Ve bu soyguncular, sırf eğlenmek için ona acı verebilir ya da onu öldürebilir.” 
                                                                                                  
                                                                                                                                                                                                           J.R.R TOLKIEN – HURIN’İN ÇOCUKLARI

  
    
Sador bu kelimeleri her ne kadar iğrenç ork’lar için söylemiş olsa da günümüz iş veren ve işçi sınıfını anlatan çok güzel bir sözdür. “Ancak ölmeyecek kadar beslenen, ancak çalışması için canlı tutulan”.
      
Ülkemiz de 1936 tarihli İş Yasası ile çalışma süresi, haftada 48 saat olarak belirlenmiştir.
      
1971 tarihli ikinci İş Yasası’nda da bu düzenleme devam ettirilmiş; ancak 1983 yılında yapılan değişiklik ile haftalık çalışma süremiz 45 saate düşürülmüştür.
      
Hala yürürlükte olan 2003 tarihli İş Yasası’na göre de haftalık çalışma süresi 45 saatte kalmış, ve bir işçiye bir ayda en fazla 270 saat fazla mesai yatırılacağı konusunda mutabık kalınmıştır.
      
Asgari ücret düzeyi daha yeni yeni bir işçiyi ancak ölmeyecek kadar besleyecek, yeni bir güne çalışması için canlı tutacak bir miktara ulaşırken, iş verenlere çok geliyor olmalı. Olmalı ki, yemek paralarını maaşa dahil göstermek, yol parasını da asgari ücretten saymak ve ya primlerini kaldırmak gibi eylemlerde bulunuyorlar.
      
OECD(Ekonomik kalkınma ve İşbirliği Örgütü) verilerine göre, bu örgüte dahil olan ülkeler arasında çalışma saatlerinin en yüksek olduğu ülke ne yazık ki Türkiye’dir. OECD verilerine göre; Türkiye’de haftalık 50 saat ve üzerinde çalışanların oranı yaklaşık yüzde 41. 
      
Ülkemizi yüzde 29 ile Meksika ve yaklaşık olarak yüzde 17 ile İsrail takip ediyor. 
      
Ülkemiz yine en yakın rakiplerine bile neredeyse iki katı fark atmış ama yine tersten.(Buda mı gol değil be!)
      Bununla birlikte iş-yaşam dengesi sıralamasında Türkiye en son sırada kalıyor. (Aklım Mantığım Kesmiyor)
      
Yıllık olarak bakıldığında ülkemizde toplam çalışma süresi 1855 saatken, OECD ortalaması 1765 saat. Tabi bu verilerin yanında bir çok iş yerinde 7,5 saat üzeri çalışanları da hesaba kattığımızda varın gerisini siz düşünün.
      
Bu 12 saatlere varan ve turizm yerlerinde 15 saate kadar çıkan uzun çalışma saatleri içinde kişilerin iş-yaşam dengeleri bozulmaya başlıyor. Ailelerinden çok sevmediği iş arkadaşlarını gören insanlar iş yerlerinde ki sorunları da evlerine taşıyorlar. Zaten ülkenin bir çoğu sevdiği-okuduğu işi değil, bulduğu işi yapıyor.Yapılan bir çok çalışmalar, çok uzun çalışma saatlerinin stresi attırması nedeniyle kişisel sağlığı olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor.
      
Başka bir taraftan bakarsanız bu uzun çalışma süreleri aile birliğinin bozulması ve herkesin yakındığı boşanma oranları ile doğrudan ilişkili. Eve iş getiren ve sürekli çalışmak zorunda olan kişiler ailelerine gereken vakti ayıramıyor ve akabinde aile içi şiddete veya boşanmalara kadar gidiyor.