Kısaca özetlersek, bu konudaki tartışmaları “gereksiz” bulduğunu ifade eden Çavuşoğlu, “Alanya’nın neyi eksik, her türlü hizmeti getirdik, buna rağmen her fırsatta il olma meselesini gündeme getiriyorlar. Benim Alanya’yı il yapmak gibi bir vaadim de olmadı zaten” mealinde açıklama yapmıştı, hatırlarsınız…
Ne yalan söyleyeyim, bu açıklamayı anlamakta gerçekten “zorluk çektiğim” için günlerden beri beynimde dönüp duruyor…
Alanya’yı “üç dönem” TBMM’de temsil etmiş, üstlendiği “önemli görevler” nedeniyle başarılı olmuş bir “Alanya evladının”, Alanya’nın il olma meselesinin tartışılmasını “gereksiz bulmasının” altında yatan nedeni anlamaya çalıştım günlerden beri…
Öyle ya…
Politikacısından gazetecisine, simitçisinden gazozcusuna, iş adamından küçük esnafına kadar herkesin, her kesimin “Alanya’nın en önemli meselesi il olmasıdır” demesine rağmen, “Alanya’nın evladı” olmakla gurur duyduğumuz İçişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu nasıl olur da bu meseleyi “gereksiz” bulur…
Nasıl olur da “benim bu konuda verilmiş bir sözüm yok” diyerek, işin içinden sıyrılmaya kalkışır…
Nasıl olur da Alanya’nın “en hayati” meselesini, “neyiniz eksik” gibi basit bir salvo atarak geçiştirmeye çalışır…
Nasıl bir “ruh hali”, nasıl bir “bakış açısıdır” bu…
İşte günlerden beri bu soruların yanıtlarını bulmaya çalıştım kendi kendime…
Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı…
Uzunca bir süre mücadele ettim yani…
Ve “azimli sıçan duvarı deler” misali, en sonunda çözdüm olayı…
Anlatayım…
Kendimden biliyorum…
Her şeyden önce oldukça “karizmatik” bir görünümleri vardır…
Fiziksel olarak çekici bir yapıya sahiptirler, bakışları genellikle insanları etkileyecek biçimdedir…
“Heyecanlı” olmaları her daim yüzlerine yansır,” bakımlı ve ince telli” saçlara sahiptirler…
Göz kapakları düşük olduğu için, “baygın” bakışlı olurlar…
“Açık alın” yapısına sahiptirler, orantılı çeneleri yüzlerine ilginç bir görüntü verir, dudakları ise her zaman “gülümsemeye” hazır biçimdedir…
Genellikle “toplu vücut” yapısına sahiptirler ve genel olarak modayı takip etmeyip, “kendi stillerini yaratırlar”, gerçekten farklı giyim seçimleri vardır, misal çoğu zaman “canlı renkleri” tercih ederler…
Son derece kibardırlar, herkese karşı nazik ve içten davranışlar sergiler, insanları kırmak ve onlara karşı kaba davranışlar sergilemek isteyecekleri en son şeydir…
“Görünüm” bakımından diğer erkeklerden ayrılan “çok belirgin” özelliklere sahip değildirler ancak, “kişilik olarak” diğer erkeklerden ayrılan pek çok özellikleri vardır…
Hep “iyimser davranışlar” sergilerler, hayatın “olumsuz yönüne” bakmak yerine, “olumlu ve eğlenceli” yönüne bakmayı tercih ederler…
Çok yönlü bir kişilikleri vardır, bu nedenle de zaman zaman “anlaşılamaz, çözümlenemez” ruh hallerine bürünürler…
Özgürlüklerine son derece düşkündürler, kısıtlanmaktan hiç hazzetmezler yani…
Sürekli olarak aynı şeylerle ilgilenmekten, bir konu üzerinde uzun süre vakit harcamaktan aşırı derecede sıkılırlar…
Kolayca yön değiştiren bir kişiliğe sahiptirler…
Aşk hayatlarında ise “son derece nazik ve ilgili” bir partner olarak karşımıza çıkarlar…
Bu tarz davranışlar sergiliyor olmasına rağmen, birlikte olduğu kişiyi “hayatının merkezi” haline getirmezler…
Gel velakin, “en önemli sorunlar karşısında sorumsuz olmaları” ile dikkat çekerler…
Bazı konularda “saplantılı” oldukları için, kimi zaman “dengesiz davranışlarda” bulunabilirler…
Zaman zaman “huysuz ve dik kafalı” olmaktan da kaçınmazlar…
Yukarıda saydığım özellikler, şahsımın da mensubu olduğu “kova burcu” erkeğine ait “başlıca” özellikler…
Karizma-marizma tamam da, “en önemli sorunlar karşısında sorumsuz olmaları” işi bozuyor işte…
“Ne alakası var birader” demeyin, lafı bitirmedim daha…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da tıpkı benim gibi “kova burcu” mensubu…
Alanya bu nedenle “il olamıyor” işte…
Çok düşündüm ve bundan “daha mantıklı” bir sebep bulamadım…
Kusuruma bakmayın artık…