Turizmci otelini dolduramıyor, esnaf siftah yapamıyor, çiftçi ürününü değerinde satamıyor. Müteahitler ve emlakçılar, inşa edilen konutları pazarlayamıyor. Bankacı verdiği kredileri geri alamıyor. Yani turizmci inim inim ağlıyor, esnaf çırpınıyor, çiftçi gözyaşı döküyor. Ne turizmcide moral kaldı, ne esnafda ne de çiftçi de. Herkes birbirine omuz veriyor, günü kurtarmanın derdine düşüyor. Vatandaş iş ve aş derdine düşüyor, günü kurtarmak için gerekirse diz çöküyor ama Ankara'dakiler ise yeni sistem peşinde. Geliyorlar, 16 Nisan'daki Yeni Anayasa referandumu öncesi seçmenle buluşuyorlar. Ve diyorlar ki, 'Bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni milletimizin yararına olduğu için çıkardık' diyorlar. Ama Yeni Anayasa'nın 18 maddesini okuyorsun, ne turizmle, ne esnafla, ne de çiftçilerle ilgili bir tek cümle yok. Soruyorsun, 16 Nisan'da sandıkta Evet çıkarsa turizmci otelini doldurabilecek mi, esnaf ekonomisini düzeltebilecek mi diye ama çıt çıkmıyor. Ne milletvekilleri bu konuda bir şey söyleyebiliyor, ne bakanlar, ne de teşkilatlardaki şahsiyetler.
Vatandaşa dönük bir gelişme olacak mı, olmayacak mı onlar da bilmiyor. 16 Nisan'dan sonra ekonomi düzelecek diye söz veren yok, oteller dolacak diye de.
Benim turizmcimin oteli dolmayacaksa, esnaf 17 Nisan'dan sonra ekonomisini düzeltmeyecekse, çiftçi ürününü satmayacaksa ve evine huzurla gitmeyecekse bana ne sizin Yeni Anayasa'nız.
Düne kadar sağımızdaki ve solumuzdaki ülkeler ile dosttuk ve dostça yaşıyorduk. Avrupa ile kardeşdik, kardeşce yaşıyorduk. Ama bugün komşumuzda ülkelerle dostluğu bırakın, düşman olduk. Kardeşce birbirimize baktığımız Avrupa ile bugün birbirimize kalleşçe bakıyoruz. Yanıbaşımızda tüm ülkelerle dostken düşman oluyorsak, Avrupa ile birbirimize giriyorsak, Rusya ile dostluğumuz bir pamuk ipliğine bağlıysa, nasıl düzelteceğiz turizmimizi, nasıl düzelecek esnafın ekonomisi, nasıl satacak çiftçimiz ürününü.
Benim esnafım cezavine düşüyorsa, turizmcim otelini satıyorsa, çiftçim evini terk edip iş arıyorsa, bu ülkeyi tek adam yönetse de, çift adam yönetse de iş düzelmez.
Milletin ekonomisi bozulmuşsa senin Avrupa'ya kafa tutman Avrupalının umrunda olmaz ama milletin umrunda olur. Çünkü millet batarsa, sen de batarsın, ülkem de. Sen Avrupa'ya kafa tutayım diyorsan ve bu konuda devam edersen de millet batarsa, senin koltuğun da sallanır. Bırakın Avrupa'ya kafa tutmayı da Türkiye'nin imajını düzeltin. Yoksa millet sandıkta bugün siz nasıl Türkiye'nin imajını bozuyorsanız, sizin de imajınızı bozar ve bozacaktır da.