Yeni bir adet edindim; 

Ana haber bültenleri de dahil olmak üzere, gündeme dair hiçbir bilgi için, ne televizyon izliyorum ne de gazete okuyorum şu ara. 
Bunu yapınca, gündemin kendi kendine, bir şekilde beni bulduğunu fark ettim. Vakitten kazanmak ve üçüncü sayfa tipi haberleri otomatikman ayıklamak amacıyla, arada sırada bunu siz de yapabilirsiniz. Bir süre hiçbir şey izlemeyin. Nasıl olsa, izleyerek-okuyarak habere dair bilgi edinmiş kimseler, bir muhabbet esnasında günlük bültene bağlayacaktır sizi… En çok konuşulan, tekrar tekrar işittiğiniz de gündemdir zaten...

Mesela “Je Suis Humaine”li terör kınamaları… Fransa’da radikal İslamcıların(!) terörist saldırısı ve Hollywood yıldızlarının kırmızı halılarına kadar konu olan bu saldırının çeşitli yorumlarla dalga dalga protestosu... Tüm bunların, gazetesiz ve televizyonsuz geçirdiğiniz günler ardından size kadar ulaşabilmesi… Ne enteresan… Bu, yirmibirinci yüzyılın laneti olmalı,


“İnsani ilişkilerimiz ve iletişim yetimiz yüksek oranda yanlış anlamalardan ibaretken, gündeme dair haberdar olma üzerine halka halka zincirlenmişiz birbirimize.”


Neyse, gündemdeki durum üzerine ufak bir yorum getirmem gerekirse, 

Hollywood film yapım şirketlerinin sahipleri (ya da büyük hisseli ortakları) Yahudi iken ve çeşitli yatırımlarla Uzak Doğu’ya açılmışlarken, hiçbir Hollywood ünlüsünün kalkıp da İsrail’in Gazze katliamını, ya da Çin’in Doğu Türkistan zulmünü protesto etmesini beklemediğimiz gibi, nerede “İslam”a yapıştırılacak bir yafta var, elbette onun derdinde olacaklarını biliyorduk. Şaşırmadık yani… 

Belki çok katı bi düşünce aralığına sahibim bu konuda, “Ölen masum insanlar, geride kalan aileleri… Sude, vicdansızlık ediyorsun.” diyenleriniz olabilir, fakat yılbaşı arifesi Bağdat’ta düzenlenen intihar saldırısı, (eş zamanlı) kurşuna dizilen Uygur Türkleri, başlarına yıkılan evleri, işkenceler… “Je suis humaine” e gelene kadar, daha kaç farklı dilde “Ben insanım” denilmesi gerekiyordu, ki bu samimi(!) tepkinize inanalım. Çünkü öldürülebilecek “insanlar” sadece Fransa’da, Amerika’da ya da İngiltere’de yaşamıyor, ya da Gazze’de, Türkistan’da ölenler de “İnsan” ya hani… O açıdan diyorum. "Terörün her türlüsüne karşıyız" diye yapmacık yapmacık gezmesinler, hepimiz karşıyız senelerdir, yeni bir şey mi bu? 

Biraz arabesk kaçacak ama:
"Senin cümlen -Dünya Barışı- , onu yazarken bile elin kanlı."
Sen kime anlatıyorsun gülüm?



Bi anlasak... Bir kenetlensek...

Evet, anlayarak kenetlenme… Başta söyledim, “Bire bir insani ilişkilerimiz-iletişim yetimiz yüksek oranda yanlış anlama içeriyor” … Bir dikkat edin, derin mevzularımızın girizgah cümlesi genellikle “Yanlış anlama bak” ve yahut son noktası “Anladın mı?” oluyor. Bunu dalgınlıkla ben de yapıyorum bazen ama çok kaba bir şey bu… “Kendimi sana yanlış anlatmak istemem” ya da “Anlatabildim mi?” diyeceğimiz yere, anlama kısmının özrünü bile, henüz konuştuğumuz kişiye yüklüyoruz. Ne ilginç…

Kaldı ki, aynı üslupla medya da üzerimize üzerimize yürüyor. “Anladın mı?! Haber böyledir, yanlış anlama.” … Bu sebeple de kanal kanal, gazete gazete ayrılmış durumdayız. Kim nasıl anlamak istiyorsa, o olayı o şekilde anlatan kanalı izliyor-gazeteyi okuyor. İsteyen “Bir aylık maaşının saraydaki bardak kadar etmemesi!” desin, isteyen “O bardaklar yeni alınmamış, taaa ne zamanın bardaklarıymış anam babam.” desin, isteyen “İndirimdeymiş kız biz de 12lik takımını alalım” desin… 
Biz, bir bardağın yere düşmesinin ardındaki paramparçalarız… 
Tüm Human(!)lar bir aradayken, biz insanlık sorgusundayız.
Derdi aynı, dersi farklı öğrenciler gibiyiz… 
Beynimize, algımıza kadar tesir etmiş haberlerin ve sunum şekillerinin oluşturduğu “Ayaklı gündemleriz” 

Buralarda insandan çok,haberler yürüyor, haberler konuşuyor, haberler üzülüyor ya da gülüyor.
Siz evinizde oturun, tv açmayın, gazete okumayın; yine de bir haber kapınızı çalıyor,
çaylı-kahveli sohbetlerinize bulaşıyor. 


Sonra da; Doğu Türkistan, Gazze, Suriye, Irak ve Türkiye’de akıtılan insan kanı kadar kırmızı halılarda bilmem kaç bin dolarlık elbiseleriyle salına salına yürüyen, anlayış timsali ikonların(!) “Je suis humaine” marka bisküvilerini, çayımıza bandırıp yerken buluyoruz kendimizi.


Bazen bir başka gündem markası katığınız oluyor sofranıza, sohbetlerinize…

Ama yine de insanlığa dair en kuytu gündemimiz, 
çırılçıplak, tüm medya manipülasyon yönlendirmelerinden ve dezenformasyonlardan uzak
 “Bi huzur verin artık!” çığlığı galiba.

Yanlış anlama, ben sadece insan değilim.

VİCDANLI insanım... Ondan...

Anladın mı?

Sevgi ve saygılarımla.