Turizm sezonu yaklaşıyor ya, “her kafadan ayrı bir ses” çıkmaya başladı…
Etki ve yetkisine göre, kimi “çığırtkanlık yapmayın, yapanı yakarım” diye esnafa gözdağı veriyor…
Kimi “Alanya daha iyi tanıtılmalı, tanıtımda güç birliği yapılmalı” derken, kimi “otelci daha kaliteli hizmet vermeli” diyor, falan filan…
Bunların hepsinde tek tek haklılık payı var, buna dair hiçbir itirazım yok, bunlar olmalı, yapılmalı tamam…
Ama…
Bana göre, Herkesi ilgilendiren, herkesi etkileyen ve bunların hepsinden “çok daha önemli” olan bir konu var Alanya’da…
Geçmişe dair “yaşanmış” bir olayı aktararak başlayayım ki, daha kolay anlaşılsın…
Gazipaşa Havaalanı’nın yeni yeni canlanmaya başladığı günler…
Dönemin Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, Corendon Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer’i günlerce arar…
Corendon’a ait uçakların Gazipaşa’ya inmesi için adeta yalvarır, hemen hemen her gün arayarak, “başının etini yer” adamın…
En sonunda “tamam” der Yıldıray Karaer ve buna mukabil “küçük bir ricada” bulunur…
Der ki…
Şehir içindeki billboardlardan 8-10 tanesini bana verin de reklamlarımı koyayım, Corendon yolcuları bu bölgede ne kadar güçlü olduğumuzu görsünler…
Hasan Sipahioğlu “tamam” der, Corendon Havayolları Gazipaşa’ya seferlerini başlatır…
Buraya kadar her şey güzel görünüyor değil mi, hiçbir sıkıntı yok…
Ama kazın ayağı öyle değil işte…
Corendon’un Gazipaşa’ya sefer başlatmasından sonra Hasan Sipahioğlu Yıldıray Karaer’in telefonlarına çıkmaz, günlerce yanıt vermez…
Ve en sonunda der ki…
“Kusura bakmayın, biz billboardları bir şirkete kiraladık, size veremiyoruz”…
Evet haklısınız, tıpkı sizler gibi ben de inanamadım önce, "yuh artık" dedim ama “maalesef doğru” anlattıklarım…
Kısaca Hasan Sipahioğlu, Yıldıray Karaer’e “işim bitinceye kadar” muamelesi yapmıştır...
İşte Alanya turizmi adına, “en tehlikeli, en zararlı” anlayış, bu anlayış bence…
“İşim bitinceye kadar” anlayışı yani…
Tıpkı, turisti otele getirinceye kadar “kırk takla atan” bazı otelcilerin, turisti otele getirip, “işini bitirdikten” sonra arkasına dönüp bakmaması gibi…
Bunu da “gerçek” bir örnek vererek açayım ki, daha iyi anlaşılsın…
Alanya’da, hemen yanı başındaki otel bir sezonda tonlarca “kırmızı et” tüketirken, oteline “bir kilogram” bile kırmızı et sokmayan otelciler var…
Evet evet, yanlış okumadınız, adamcağız koca bir sezon boyunca “bir kilogram” bile kırmızı et alıp, koymamış turistin önüne…
“Yahu, hadi turisti bir kenara bırakalım, senin hiç mi özel misafirin gelmedi, misafirlerine bari ikram etseydin bir parça kırımızı et” diyenlere de, “ben misafirlerimin sağlığını düşünürüm, kolesterolleri çıkmasın diye yedirmedim” şeklinde pişkin pişkin yanıt vermiş…
İşte bu anlayış da, tıpkı Hasan Sipahioğlu’nunki gibi, “işim bitinceye kadar” anlayışıdır…
Bunlar gibi “zavallı, düşüncesiz”, hatta iş anlamında “ahlaksız” olan turizmciler ve otel sahiplerinin, “turisti otele attıktan” sonra, “turistle işleri biter” çünkü…
Biraz daha “fazla para kazanma” hırsıyla, turisti “memnun etmemek” için ellerinden geleni yapar bunlar…
İşte iş anlamındaki “en büyük ahlaksızlık” da budur…
Kimse kusura bakmasın ama, “biz şamar oğlanı değiliz” diye direten küçük esnafın içinde de var bu tiplerden…
Turisti dükkana atıp, “bir kere kazıkladığı” zaman biter o turistle işi…
Çığırtkanlık, hanutçuluk, tanıtım manıtım tamam da…
Biz önce turisti “Alanya’da memnun etmesini” bilelim, öğrenelim…
O turist gider, eğer memnun kalmışsa, ertesi sezon yanında iki kişiyle tekrar gelir…
Memnun kalmamışsa da aklında “memnun kalmadığı otel” değil, “Alanya” kalır…
Bir daha Alanya’ya gelmediği gibi, gelmeyi düşünenlere de “aman ha” der, “aman ha gitmeyin”…
Bu arada haksızlık yapmayalım, turisti gerçek anlamda “memnun eden” otellerimiz de var elbette…
Sözüm, “üç kuruş daha fazla kazanma hırsı” içinde olanlara…
Kim üstüne alınırsa artık…