Uzun süreden beri “haşmetli” göbeğimle şahsımı baş başa bırakıp, Alanya sokaklarında “alıcı gözüyle” gezinmiyordum, farkındayım…
Bunun adına ister “tembellik” deyin, ister “yaşlılık belirtileri”…
Yok yok vazgeçtim, siz en iyisi “tembellik” deyin, “akıl yaşı henüz 16 buçuk” olan bir adama “yaşlanıyor” demek içime sinmedi…
Uzun süredir bünyemde barındırdığım “tembellik yapma” dürtülerimden dün itibarıyla sıyrıldım ve, “eller arkada, göbek ilerde” vaziyetini alıp, kendimi Alanya sokaklarına vurdum…
İlk olarak bizim mahallenin “şen berberleri” Özkan ve Ahmet’in dükkanına uğrayıp, şöyle bir nabız yoklayayım dedim…
Kapıdan içeriye adımımı atar atmaz sevgili dostum Berber Ahmet, “abi Alanya’yı fena çizmişler, ne iş bu” diye biraz da öfkeli bir ses tonuyla yapıştırdı lafı…
Sanki aday listelerini ben yaptım da, hıncını benden çıkarıyor mübarek…
Suratına ters ters bakıp, kendimi berber koltuğuna attım, sakal traşı olmak için…
Eline usturayı alıp, yine öfkeli bir ses tonuyla, “bu memlekette adam mı kalmadı abi, kime oy vereceğiz biz şimdi” diye homurdanmaya devam etti…
“Bana ne birader, listeleri ben mi yaptım da bana efeleniyorsun” diye atar yapacağım ama içimde bir korku var…
Yanlış anlaşılmasın, korkum Berber Ahmet’in elindeki usturadan kaynaklanmıyor…
Cepte “traş parası yok”, mecburen veresiyeye yükleneceğim, olur ya bir terslik yaparsam, “ya paranı ya şeyini, ceketini” der, al başına belayı…
Sırf bu nedenle, “hayırlısı olsun” falan diye kıvırarak mevzuyu alttan almak zorunda kaldım…
Kazasız belasız traşı bitirip, “sonra görüşürüz birader” diyerek dışarı çıkarken, içerde sıra bekleyen diğer müşteriler, “biz şimdi kime oy vereceğiz” diye homurdanmaya devam ediyorlardı…
Tam o anda Alanya kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim geldi ve “Sena Nur Çelik Alanya doğumlu, ben çok iyi biliyorum, AKP listesinde Alanyalı adayımız var” diyerek mevzuya daldı…
Bunun üzerine “bu hanımefendiyi Alanya’da senden başka tanıyan kimseye rastlamadım, kaç yaşlarında acaba” diye sordum…
“Bildiğim kadarıyla 28 yaşında, ama çok zayıf doğmuş, belki vefat eder diye bir sene geç yazdırmışlar nüfusa, bunu da sayarsak 29 yaşında olur” diye patlattı mavrayı…
İşte Alanya’nın durumu tam da böyle…
Dün, “eller arkada, göbek ilerde” pozisyonunda nereye gitsem, kiminle konuşsam üç aşağı beş yukarı aynı manzarayla karşılaştım…
CHP önseçim yaptığı için ayrı tutuyorum, AKP ve MHP listeleri hazırlanırken, Alanya’nın “görmezden” gelinip, üstünün kırmızı kalemle “çizilmesi” karşısında, simitçisinden gazozcusuna, esnafından makam mevki sahibi olanına kadar hemen hemen herkes, “sudan çıkmış balık” misali, ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırmış durumda…
Ve herkes işi “mavra yapmaya” dökmüş…
Özellikle de AKP listesinin beşinci sırasında yer alan “Alanya doğumlu” Avukat Sena Nur Çelik üzerinden yürüyor bu mavralar…
Alanya’da doğduğu için, gerçek anlamda “Alanya’nın adayı” olarak benimseyen kimse yok inanın…
Her ne kadar “aksini” söyleseler de ya da “söylemek zorunda olsalar da” AKP’li yöneticilerin de böyle düşünüp, kapalı kapılar arkasında çeşitli “mavralar” yaptıklarını görür, duyar gibiyim sanki…
“Ağlanacak halimize gülüyoruz” yani, işin özeti bu…
Tam bu ruh halinde gazeteye dönüp, sosyal medyada ne var ne yok diye facebook’a göz atınca, sevgili dostum, ender kaliteli insanlardan birisi olan Mehmet Avcı’nın kendisini “Doğru Yol Partisi Antalya Milletvekili Adayı” olarak ilan ettiğini gördüm…
Bunu da “mavra” sandım önce ve telefonla arayıp, “ciddi misin” diye sordum…
“Ciddiyim abi” dedi, evrakları teslim etmişler…
Ve, “Alanya’nın öz evladı olarak, listelerin ilk üç sırasında yer alan tek isim benim” diye övünerek devam etti…
Doğru valla…
“Alanya’nın öz evladı” olarak, aday listelerinin ilk üç sırasında yer alan Mehmet Avcı’nın bu atağı, Alanya halkının diğer partilere güzel bir “ders vermesi” adına iyi bir fırsat olabilir aslında…
Olayı bu boyutunu, önümüzdeki süreçte detaylarıyla ele alırız, şimdi yerimiz bitmek üzere…
Velhasıl, komşu Manavgat “bayram” yaparken, “Alanya ağlanacak haline gülüyor”…
“Tecavüz kaçınılmazsa zevk alacaksın” derler ya…
Tam da o hesap işte…
Alanya’yı bu hale getirenler utansın…
Ne diyeyim başka…