Bizlere öğretilenlerde, hep "Bizden olmayanlara benzememek için, bir şekilde farkı yakalamalısınız, sünneti tatbike çalışmalısınız" denirdi. Bu sebeple, değil bir cekedin düğmelerini üstten iliklemeye başlamak, tırnaklarımızı keserken dahi dalgınlıkla sıradan başlamamak (Yahudi toplumuna benzememek) için şehadet (işaret) parmağımızın tırnağını hemen kısaltmaya özen gösterirdik. Ne derler bilirsiniz "Şeytan ayrıntıda gizlidir" . Basit görünen bu ayrıntılardaki itinalı tutumunuz, sizin, inançlarınızı korumanız, gündelik hayatınızda kolay hatırlayabileceğiniz davranış biçimleri ile nesilden nesile daha doğru yönlendirmelerle tüm bunları aktarabilmeniz adına daha sağlam ve tavizsiz bir duruş sergilemenizi sağlayacaktır, bundan emin olabilirsiniz.
Galiba anladınız... Evet...Yaklaşan gecenin ve henüz kaleme almakta olduğum yazının giriş kısmını göz önünde bulundurursanız; yeni yılı kutlamayanlardan biri olduğum aşikar.
Bilmiyorum, belki de çağdaş(!) Türkiye'ye uygun modern(!) bir yaklaşımla, "Yeni yıl, hepinize sağlık, mutluluk, bol para ve aşk getirsin." temennilerimle süslediğim bir yazı bekleyenleriniz vardı içinizde; ancak, bunu kendime de, siz okuyucularıma da yapamazdım. O zaman, samimi düşüncelerimi kendime saklamış ve salt sizin takdirinizi kazanmak, bazılarınızı karşıma almamak için doğru bildiğimden, bile bile şaşmış olurdum. Ama yine de sizler için bir duayı esirgeyecek değilim, hayırlısıyla Allah da kabul etsin;
"Miladi yeni yılı, sadece yeni yıl olarak dahi olsa bile kutlamaya alışarak, senelerce, bu işin ciddiyetini bilmeden, Hristiyanlara benzedik Allah'ım. Sen bizi affet ve isteklerimizi yeni yılın dilek ağaçlarından değil, dualarla senden isteyebilenlerin sayısını arttır. Sağlık, huzur, helal kazançlar ve mutlu yuvalar nasip eyle... Amin."
O kadar benimsedik ki bu yeni yıl kutlamalarını, hayatımızın içinde, her yerinde. Buna karşı duranlar da dar görüşlü olarak mimlenmekte. Açıkçası umurumda değil, esas umursadığım şeyler daha mühim benim için çünkü. Kendimi tutamayarak kimi sevdiklerimi de bir köşeye çekip, çekinmeden uyarmışımdır. Anlayacağınız şu tür itirazları duymaya alışkınım:
"Ya Sude, bu sadece bi eğlence. Benim birilerine, Hristiyanlara filan benzemek gibi bi amacım yok, aklımdan bile geçmez. Müslümanım tabii ki. Bu kadar büyütme bence."
Büyütürüm arkadaşım, Muharrem ayımızı yılbaşı olarak kutlayabilen, kurban bayramında İslami usüllere göre kurbanını kesebilen Hristiyanlar ve bunu gelenekleştirerek destekleyen yabancı tv kanalları görmediğim sürece, bu meseleyi büyütürüm. Yeni yıl olarak kutladığın gece, onun evvelindeki ilk hafta ve tüm o yeni yıl ritüelleri, Hristiyan aleminin dini bir bayramı ve ibadetleri toplamıdır çünkü.
NİÇİN BU KADAR NORMALLEŞTİ?
Televizyon yüzünden elbette... Önceden yeni yıl mı bilirdik? Her sene, çeşitli eğlence programı ve kendileriyle anlaşmış şarkıcı-türkücülerle, dansözlerle bizleri ekran karşısına kilitlediler, reklamlar boyunca "Yeni yıl" indirimleri ve jingle bells melodileriyle ho ho ho diye alış-verişlere, meydanlara çağırdılar, her sene bu tekrarlandı. Alışmamak mümkün mü? Normalleşmemesi, gelenek haline dönüşmemesi mümkün mü? Ya kırmızılar içinde, çam ağacı dibinde kendinden başka herkese benzeyerek hatadasın, ya müthiş(!) indirimleri kaçırmamak ve "geleneksel hediyeleşme gününe" uyum sağlamada kapitalizm yongasısın.
"BENZEME AMACIM YOK Kİ, SADECE GÜNLÜK HAYATIN STRESİNDEN UZAKLAŞTIRAN BASİT BİR EĞLENCE"
"Hatice'ye değil, neticeye bakacaksın" diye bir söz var...
"Hatice'ye değil, neticeye bakacaksın" diye bir söz var...
Benzemeye çalışma amacın elbette yoktur, hatta belki de bunu bu şekilde dahi düşünmemiş, düşünülmesini de tuhaf karşılamış olabilirsin. Sadece şöyle bir örneği gözünde canlandırmanı istiyorum:
Bir grup insan, seyahate çıkıyor. Bu insanların arasında, bir kişi, diğerlerinden tamamen farklı. Normalde bu kişi, bilgili ve olgun birisi... Ancak diğerleri cahilin önde gideni. Bu bilgili kişi, seyahatleri boyunca, diğer cahil arkadaşlarına uyum sağlıyor ve kendi eğlencelerini bozmamak adına onların cahilliklerine katılıyor. Bu bilgili kişi, cahil arkadaşlarına benzeme amacı gütmüyor yine kendisi,ama onlarla bir aradayken sadece stres atıyor.Tabii ki, seyahatleri sırasında karşılaştıkları diğer tüm insanlar, bu bilgili kişinin gerçek kimliği hakkında doğruya erişemiyorlar.
Şimdi bu uyduruk hikaye üzerinden sizlere bazı sorular sorayım:
Bu kişi, cahil arkadaşlarının cahilliklerine göz yumarak onlara katıldığı için, bilgili birisi olma imajını zedelemiş mi, zedelememiş midir?
Onları, yaptıkları cahilliklerde uyarmadığı ve bilakis kendisi de katıldığı için cahil arkadaşlarının cahillik konusunda yüreklenmelerine sebep olmuş mudur, olmamış mıdır?
Bu kişi, kendi bilgilerini ve doğrularını, o eğlenceli seyahatleri boyunca kullanmayarak, diğer tüm insanlara fazladan bir cahillik örneği ve cahilliğe teşvik unsuru olmuş mudur, olmamış mıdır?
Kısacası, seyahat boyunca, o bilgili insan da diğer arkadaşları gibi cahil midir, değil midir?
Uzun lafın kısası, bir yeni yıl coşkusuyla ve itinasıyla kutlanamayan Ramazanlar, Kurbanlar görüyorsam televizyonlarda ve meydanlarda...
...Biz, bizden başka kimlere benzemişiz daha fazla?
Buna gelene kadar, daha neler neler yapıyoruz da benziyoruz kimlere,
Bari bu eksik kalıversin, bu sene.
Buna gelene kadar, daha neler neler yapıyoruz da benziyoruz kimlere,
Bari bu eksik kalıversin, bu sene.
Sevgi ve saygılarımla...