Yavaşla

Abone Ol

Yetişmesi gereken bir toplantısı vardı. Tam tamına 15 dakika kalmıştı. Bugün trafik ne yoğundu. Ya şu önünde aheste aheste araba süren kişiye ne demeliydi. İstesen bu kadar aksilik bir araya gelmezdi. Cemre artık içindeki söylemleri dışarı da püskürtüyordu. “hadi be mübarek, sür şu arabayı kırmızıya takılacağız yoksa. Al işte kırmızı, 90 saniye bekle şimdi. Anlamıyorum bu insanları, ne var bu kadar uyuşuk olacak, basıp gitsene!” cümleleri arabanın içinde inliyordu. Elini başının üstüne koymuş beklerken alalade kafasını yana doğru çevirdi. Çam ağaçları sık sık sıralanmış tepeye doğru uzayıp gidiyordu. Aralarda yürüyüş yolları, çoğunluğu beyaz mermerlerden oluşmuş mezar taşları. Az öteden gelen kalabalığa doğru gözü kaydı. Elden ele dolaşan tabuta baktı arkasından için için ağlayan yakınlarına. Her şey birdenbire gelişmiş az önceki ruh halinden eser kalmamıştı Cemre’nin. Son 10 saniye kalmıştı ışıklarda ama artık tüm önemini yitirmişti zaman. Arabayı hareket ettirirken kalabalığa bakmaktan kendini alamıyordu. En son gözyaşlarını silen o küçük kız çocuğu aklına mıh gibi kazındı. Ne öfkesi kalmıştı ne söylenmesi. Derin bir sessizlik çöktü sadece..
Hayat içindeki telaşları yol boyu düşündü. Sürekli yetişmesi gereken yerler, yapması gereken işler vardı. Oysa günün sonunda her zaman istediği gibi sonuçlanmazdı hadiseler. Ne kadar çırpınsa da olacağına varıyordu olanlar. Yıllar çabuk geçiyordu Cemre için ve hep bir pişmanlığı olurdu geçmişe dair. “Keşke” ile başlayan sözleri ne çoktu. Akıp giden hayatta “anı yakalamayı” başaramıyordu. Tüm bu düşüncelerin arasında trafik aynı yoğunlukta ve aynı durgunlukta devam ederken kendisi bambaşka bir haldeydi. Acelecilikten uzaklaşmak; özlediği ve ihtiyaç hissettiğiydi. Usulca aklına, kalbine yerleştirdi. “Yavaşlık” aç kalan ruhunu besledi. Bütün kasları gevşedi. Gökyüzüne baktı mavisi çivi gibiydi, beyaz bulutlar tertemizdi, camı açtı derin bir nefes çekti içine. Uzun zamandır böyle huzurlu hissetmemişti. Ofise yaklaştığında toplantıya vakitlice geldiğini fark etti. Anlamıştı artık, biraz “yavaşlık” hem kendisine hem de çevresine güzel gelecekti.