Çağımız bizi her daim bir koşturmanın ve sonu gelmez yarışların içine çekmekte çok mahir. Çoğu zaman farkına varmadığımız bir rekabetin içinde kendi hayatımızı yaşamaktan habersiz birçok güzelliği ıskalıyoruz. Amacını bilmediğimiz yarışlar, hedefleri başkaları tarafından belirlenmiş çatışmalar bizi çıkarcı ve menfaatçi bir toplum haline getirdi…
Materyalist bir dünyanın hâkim olmasıyla birlikte insanlık dijital bir hayata yelken açmış hızla ilerlerken; insani değerlerin savunuculuğunu yapmak yadsınır oldu. Oysa teknolojide insan konforunu ve refahını yükseltmek için bir yarış olmalıydı…
Savunma sanayine harcanan paraların insanın huzuru ve mutluluğunu temin için kullanıldığını söylemek bir çelişkiydi. Ancak emperyalist güçlerin ve devamında küresel aklın bunu zorunlu kıldığını yaşayarak öğrendik. O halde ülkelerin vatanlarını koruması için bu yarışta olması şart…
Uluslararası arenada söz sahibi olmak, ülkelerin menfaatlerini gözetmek için ekonomik bir yarış da söz konusu. Kendi kendine yetebilen ve bir olağan üstü hal durumunda dayanıklılığı güçlü ülke olmak için de ekonomik yarışta olmak vatandaşların refah düzeyini yükseltmek şart…
Teknolojik gelişmeleri takip edecek bir bilim camiası için de eğitim şart. Eğitim de yarışın evrensel ölçülerde, modern dünyanın gerisinde kalmadan hatta daha ilerisinde olması için de yarıştan kopmamak…
Devletlerin milletleri adına yapması gereken bu işleri, demokrasilerde partiler “En iyi ben yaparım” diye ortaya çıkıp destek istiyorlar. Cumhuriyetin halkın iradesini yansıtan yönü burada devreye giriyor. Partiler bir yarışın içine giriyorlar. Bu yarış özünde iyilik yarışı ancak menfaat yarışına dönüştüğü zamanlar da oluyor. Bunun örneklerini tarihin sayfalarında yer aldığında görebiliyoruz. Menfaatlerin birer ideoloji ve dava kılıfı içerisinde gizlendiğini ehli anlasa da çoğunlukla bu bilinmiyor…
Toplumu oluşturan bireylerin her birinin katılması gereken yarış ise iyilik yarışı. Hakikatte bize lazım olan, insanın iç huzurunun sağlandığı topluma faydası olan yarış ise budur. Güçlü bireyler güçlü toplumları güçlü toplumlar güçlü devletleri oluşturur. Merkezinde insan onuru ve haysiyeti olmayan yarışlarda yaşanılan kısa vadeli mutlulukların sonu hüsrandır…
Medeniyetimiz bize asıl huzurun sağlam bir inanç ve karşılıksız iyilik yarışıyla kazanılacağını öğretiyor. Ne mutlu samimi inançlı, iyilik yarışını çıkarsız, menfaatsiz yapan güzel gönüllü insanlara…
Muhabbetle…