Vefa ve gurur

Abone Ol

Nitekim anne babasının dediği gibi oldu. Aynı apartmanda oturan Ahmet Ali’ler taşınır taşınmaz onunla tanışmak için fırsat kolluyordu. Biraz dinlenmelerini beklemesi gerektiğini annesinden duyduğu için yukarıya çıkmıyordu. Ama sabırsızlığı diz boyuydu. Birkaç gün sonra annesi Ahmet’e “hadi yeni komşularımıza git, bir ihtiyaçları var mı yok mu diye sor bakalım?” dedi. Ahmet sevinçten merdivenleri ikişer üçer çıkarak kendini Ali’lerin kapısının önünde buldu. Kapıyı açan Ayşe Hanım kocaman gülümsemesiyle Ahmet’e teşekkür etti ve en kısa zamanda annesiyle tanışmak istediğini belirtti. Ayşe Hanımın arkasına gizlenen Ali birden kafasını uzatarak Ahmet’e doğru yaklaştı. O an Ayşe Hanım oğlunun beklediği anı gerçekleştirmek için hemen onları tanıştırdı. Ahmet fırsatı değerlendirerek “dışarıda oynayabilir miyiz?” dedi ve Ali’nin annesinden izin istedi.

Ali çok ürkekti. Ahmet’in arkasından ilerlediği sokakta bir sürü çocuğun kendilerine doğru koştuğunu şaşkınlıkla izledi. Ahmet’in ne çok seveni vardı. Herkes Ahmet’e sorular soruyor onunla birlikte oyun oynamak istiyordu. Ahmet ise onları Ali ile tanıştırdı ve bundan sonra oyunlara onu da dahil edeceğini, yabancılık çekmemesini istediğini söyledi. Bu sayede diğer çocuklarda hemen Ali’yle kaynaşmış oldu.

Ali Ahmet’ten her şeyi öğrenmek için canla başla çabalıyordu. Hem okulda hem mahallede herkesin gözdesi olmak için Ahmet’in her hareketini dikkatle takip ediyordu. Ve nitekim aylar sonra Ali de herkesin sevdiği ve tercih ettiği kişi olmuştu. Yalnız bu durum Ali’nin Ahmet’e karşı duyarsız, ilgisiz kalmasına, neredeyse onu yok saymasına neden oldu. Öyle ki Ahmet’ten gizli oyunlar kuruyor, o geldiği zaman da hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyordu. Mahalledeki ve okuldaki çocuklar bunun sebebini anlamıyor ama Ali eğlenceli biri olduğu için onun etrafında kalarak günlerini geçiriyordu. Ta ki o güne kadar. Mahallede her sene futbol turnuvası yapılırdı. Takımların seçiminden, giyilecek formalara, seyredilecek tribünden sahanın kurulumuna kadar her şeyle Ahmet ilgilenirdi. Ali bir yandan turnuvayı yönetmek istiyor bir yandan da o kadar işle nasıl uğraşacağını bilemiyordu. Ahmet’in kapısını çalmaktan başka çaresi yoktu. Hiçbir şey yaşanmamışçasına soluğu Ahmet’in yanında aldı. Büyük bir sevecenlikle futbol turnuvasından ve neler yapılması gerektiğinden bahsetti. Ahmet her zamanki Ahmet değildi. Kırgındı, üzgündü. Hem yaşanılanları unutamıyordu hem de mahallenin geleneksel hale getirdiği turnuvayı gölgelemek istemiyordu. Yaşanılanları bir tarafa bırakarak yapılacaklar listesini eline aldı ve teker teker planlama yaptı. Mahalledeki çocuklar her sene olduğu gibi harika bir turnuva geçirmiş oldu.

 

Ali çok pişmandı. Gururuna yenik düşmüş ve kendisi için yapılan iyilikleri bir çırpıda silmişti. Oysa Ahmet’le bir arada olduğu zamanlarda hem bir şeyler öğreniyor hem de güzel vakit geçiriyordu. Yeniden eski günlere dönmek belki zordu ama Ali bundan sonra vefa duygusunu yitirmemesi gerektiğini yeterince öğrenmiş oldu.