Avusturya Başbakanı ve Dış işleri bakanı, demedik bırakmadı, ver yansın ediyor. Zehirini darbe teşebbüsünden sonra kustu. Avrupa’nın Türkiye ile diyaloğu kesmesini tavsiye ettiler. Evlerine Türk bayrağı asanları vatandaşlıktan çıkarmakla tehdit ettiler. Demokrasi yürüşüne izin vermediler. Arkasından PKK’lılara  yürüyüş izni verdiler. Bizden bu kadar mı nefret ediyorsunuz?
Biz neyi konuşuyoruz? Biz neyi tartışıyoruz? Avrupaymış.. Nerede dostluk? Nerede iş birliği? Laf...
Hayır (Alanyaca) biz Avrupa ile düşman olmayalım. Ama işimize bakalım. Demekki dostluk yok, çıkarlar var.
Hayal kırıklığım hem duygusal olarak büyük hemde Avrupalı liderlerin bu kadar çapsız olabileceğini hiç tahmin etmemiştim.
Birincisi, güçlü ve ekonomik olarak zengin, 80 Milyonluk bir Türkiye sizin en iyi müşteriniz. İlaç, otomotiv, lük tüketim. Vs. ve kaliteli turist….
İkincisi, güçlü Türkiye, Avrupanın güvenliği için çok önemli. Dalga dalga istikrarsızlaştırılan ülkelerden gelen Ortadoğulu ve Asyalı göçünü sadece güçlü bir Türkiye önleyebilir. Bu kadar mı safsınız?
Üçüncüsü, istikrasızlaştırlan (darbeden sonra) Türkiye’den kopacak insanların göçü nereye gidecek ti? Hiç mi düşenmediniz?
Dördüncüsü, garibanlaşan insanlarınız güvenli bir şekilde hangi ülkede yaşayıp,  iyi servisi alıp, en ekonomik tatili yapabilecek. Bu sene gittiler, Yunanistan’ı ve İspanya’yı gördüler. Olmuyor, aynı değil.
Sıralama devam ediyor ancak, saymak la sayfa yetmez…..
Hmm, belki de şundan korkmuş olabilirler; Avrupa’da yaşayan 6 Milyondan fazla Türk oracıkta bir devlet kuruverir mi? Biliyorsunuz Türkler hızlı devlet kurar.
Şimdi şu gerçek tüm açıklığı ile ortaya çıkıyor.
- Batı dünyası, gelen darbeyi biliyordu.
- Söz dinlemeyen Erdoğan yerine her istediklerini yaptırabilecekleri, cuntacı kukla yönetim Avrupan’nın daha çok işine yaracağı tahmin edildi. Zavallılar, darbe gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğradılar. Nasıl tepki verecek lerini bile bilemediler. 
Hepsi birbirine baktı, o kadar zaman geçmesine rağmen kimse geçmiş olsun dahi diyemedi. Nasıl olurda üst aklın hazırladığı seneryo gerçekleşmez. Onlar için şaşırtıcı olmalı.
Sondan tekrar başlayalım.
Batı dünyası, Türkiye ile ilgili algı kampanyasını Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan üzerinden yaklaşık 3 senedir yapmaya başladı. Bunu Turizm deki parelel düşüşle de görebilirisiniz. Batılı halk direk tepki veriyor.
Batıda sürekli; diktatör Erdoğan Türkiye’yi islamlaştıryor. İnsan hakları ve hukuku hiçe sayıyor. Gazetecileri içeri atıyor ve Suriye’de terörle işbirliği yapıyor daha neler neler. Buna malesef medyamız, bir kısım askerimiz, ne varsa alet oldu. Içerden de kamuoyu oluştruldu. Aniden tüm teröristler birleşti Türkiye düşmanı oldu, büyük metropoller bombalandı.Alfabedeki tüm harfler birleşti.Şehit cenazeleri sıklaştı, ordu Fetö aracılığı ile darbeye hazırlandı.Güya 15 Temmuz!a gelindiğinde, halk yeter artık, bu gitsin de, ne gelirse gelsin noktasına getirilecek, ordu gelip işi bitirecekti.
Bizim nesil bilir, çocukken çizği film vardı.Tam bu noktada üzüntü ve muz kabuğu ( tam bir hayal kırıklığı) yaşandı. Vah vah..
- Rusya: Uçak vurulma olayının iç yüzünü tam olarak bilmiyoruz. Dostluk-kardeşlik hikaye. Her iki ülkenin birbirine ihtiyacı var. Ancak Türkiye, krizi iyi yönetti. Yapıcı oldu. Rusya yaktı-yıktı. Demediğini  bırakmadı.Ne Rusya bizi ne de biz Rusya’yı bırkabiliriz. Her bakımdan içi içe geçmişiz. Uçak krizinden sonra en fazla 6 ay vermiştim.
- Kürtler: En traji komik durum.Sadece sorulara cevap verelim. Biz bu adamların Kobani’de canını malını kurtarmadık mı? Şimdi ne oldu? Batının gazına mı geldiler? Türkiye’de Kürtler ve Türkler kaynaşmıştır. Herşeye rağmen, kardeşlik çatlamıyorsa, buradan küresel güçlere ekmek yok. Ama olan zavallı, ne ye inandığı belli olmayan Suriyeli Kürt kardeşlerimize yazık olacak. Küresel güçler için piyon olan din kardeşlerimiz malesef acı çekecek gibi görünüyor. Küresel güçler onları ortada bırakır mı? Yoksa  yanlarına alıp giderler mi? Birlikte yaşayacağız.. Nihayetinde Türkiye ile birlikte hareket etmek, Türkiye’nin nimetlerinden faydalanmak kesinlikle kendilerinin huzur ve güvenliği için tek gidilmesi gereken yoldur diye düşünyorum.. Romantizm karın doyurmuyor.
Velhasılı kelam, çervenin dışına çıkıp baktığımızda; tarih devam ediyor. Dünkü mücadelemiz neyse bu günde aynı.
Belki de herkesin dediği gibi bir musibet bin nasihatten iyidir.
En sonunda sahip olduğumuz “değerlere” sahip çıkmayı öğrenmedik mi?. Yıllardır okulda öğrendiğimiz ezberleme cümlelerin anlamını yeni yeni öğreniyoruz.
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Yani demokrasi….
“Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, nesiller ister”.. Çok açık ama genede Türkçe meali, sen düşünebilirsin. Aklın var. Kimseye teslim olma. Tabiki kılavuzu bilim olan eğitim…
Nereden gitsek yol gene Atatürk’e çıkıyor.
Aslında tüm başlıklar başlı başına tartışma konusu ama, benim ısrarla üzerinde durmak isteğim durum, Batının bize karşı kullandığı propaganda donelerini ellerinde patlatmak esas işimiz olmalı.
Bollumak şu nu diyeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti dir.
Çok kolay.
Bence:
- İnce diplomasi, %100 gerekli..
- Propaganda bakanlığı, %100 gerekli.
En nihayetinde Alanya tarafından baktığımız da;
Türkiye 2016 yılı boyunca, dünya medyasında en üst seviyede, her gün yer aldı. Reklamcılar için, reklamın iyisi kötüsü olmaz.
Neden bilmiyorum ama 2017 için çok güçlü hislerim ver. 
Turizm de rekor kırabiliriz miyiz?
Ne dersiniz?
Yapacak çok işimiz var. Herkes işin ucunda tutmalı.
Bu arada, Avrupa’da hiç kimse gerçekten Türkiye’de ne olup bittiğini bilmiyor. Dilimizin döndüğünce anlatıyoruz. www.visitalanya.com da, inglizce makale ile gerçekte Türkiye’de ne oldu, Alanya’da ve Türkiye’de durum nedir şeklinde anlattık. Birçok yabancı teşekkür etti. Paylaşmak isteyen olursa:http://www.visitalanya.com/6247/