İnsan kelimesinin; “unutan varlık anlamında” ins kökünden, kendisine öğretilen varlık anlamında înâs mastarından veya “çok hareket etmek” manasındaki nvs kökünden türediği söylenmektedir. Ayrıca “cana yakın olmak, uyum sağlamak” anlamındaki üns mastarından türediği de dilbilimciler tarafından kabul edilen değerlendirmelerdir.
Çağlar boyu yaşanılan tecrübeler, milletlerin tarihini oluşturmuş ve yeni nesillere aktarılmıştır. Zaferleriyle kıvanç duyan milletimizin yaşadığı acı tecrübeler de tarihe geçmiştir. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy “Tarihi tekerrür diyorlar hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi” der. Devletler kuran bir millet olarak, nasıl aleme nizam verdik, nasıl yıkıldık, nasıl yeniden dirildik, unutmaz isek; dersler alacağımız potansiyele sahibiz…
Unutmak; bireyler için bazen rahmet olduğu gibi bazen de bir toplum için yıkım olabilir…
İlimi irfanla yoğurup, adaletle hükmettiğimiz zaman dünyaya örnek olduk. Ne zaman ki, ilimden, irfandan, adaletten, liyakatten uzaklaştık, dünyevileştik; mevkiler, makamlar, saltanatlar bizi özümüzden uzaklaştırdı, çöküş mukadder oldu…
Çağımızda bizi bize bırakmayıp, toplum mühendisliği yapıldığı ve düşünmemizi, hatırlamamızı istemedikleri şeylerin unutturulduğu da bir gerçek…
Rahmetli dedem “Yaptığın iyiliği unut, sana yapılan kötülüğü de” derdi…
Çoğu zaman yaşanılan başarısızlıkların unutulması ve yeniden başlanılması için de gerekli. “Dün geçti, yarın meçhul, an bu andır”; motivasyonunu yitirenler ve geçmişteki yenilgilerde kalanlar için de önemli bir söz…
Daima akılda tutulması, hiç unutulmaması gereken ise evrensel insani değerlerimiz değil midir? Vicdan, merhamet, yardımlaşma ve iyilik duygusunu unutmuş, kaybetmiş bir toplumun içinde huzur bulmak ne kadar da zordur…
Unutulan iyilikleri hatırlatmak ise topluma karşı görevi olan kanaat önderlerine düşmektedir. İnsanların sözüne itibar ettiği, değer verdiği kişilerin bildiği halde hakikati söylememesi çok büyük vebaldir…
Kitapların en güzelinde unutmanın en fenası şöyle anlatılıyor:
“Allah’ı unuttular, Allah da (onları yardımsız ve nefisleriyle baş başa bırakarak) unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, fasıkların ta kendileridir.”
Varoluş gayesini unutmak, sadece nefsinin, egosunun, benliğinin peşinde koşmak hiç de akıllıca bir iş gibi görünmüyor. O halde bize insanlığımızı unutturmayacak iyiliklerin peşinde koşmalı, daima iyilikle hatırlanacak eserler bırakmalı değil miyiz?
Sahip olduğu nimetleri kendisine vereni unutmayan, sorumluluklarını yerine getiren canlara selam olsun…
Muhabbetle…