İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde diğer insanlar ile olan münasebetleri ruh hallerini belirler. Sosyal yönü güçlü insanlar bile modern çağımızda yalnızlığa yöneliyorsa bunun en bariz iki nedeninden bahsedebiliriz. Teknolojinin gelişmesiyle dijital kölelik ve insan ilişkilerindeki güven ve samimiyetin azalması…
Dedem rahmetli, “İnsanların umudunu kırmayın, umudunu kaybeden o insanın belki de son sahip olduğu şeydir” derdi. Asgari yaşam koşullarını sağlayamayan insanları dahi hayata bağlayan, hayatın en zor sınav anlarında bile ruhsal çöküntüye derman olan şeydir umut. Umut kadim medeniyetimizde her zaman korkudan bir adım önde tavsiye edilmiştir. Korku ve umut arasında dengeyi sağlamak hayat tecrübesine ve inancın gücüne bağlıdır…
İnsanın hayat planında varmak istediği menzilleri düşünüp umut ederek yol alabildiği malumdur. Kişisel planların olabilirliği önemlidir. Özgürlük ve adalet ortamında hayal dünyası geniş olur. Ne kadar çabalanırsa da başarılamayacağı hissi ise, liyakatsizliğin baş tacı edildiği ortamlarda yaygın olur. Bu tür olumsuz duyguların ilacı; inanç ve azimle umuda sarılmaktır. Umudun kaynağı da yine kişinin kendisidir.
Herkesin kahramanı yine kendisi olursa, başkasından bir şey beklemeyen, etrafındaki olumsuzluklardan etkilenmeyen başarılı ve erdemli insanlar topluluğu oluşabilir. Birilerinin hak etmediği halde yüceltildiği, algı ile kahramanlaştırıldığı toplumlarda bireylerin hiçbir önemi yoktur. İnsani değerler; özgürlük, adalet, liyakat, insan hakları bir illüzyondan başka bir şey ifade etmez. Dijital çağın, gücü elinde olana hizmet ettiği bir yönetim şekli, toplum mühendisliği ile halkları çok kolay köleleştirebilir…
Bu durumdan kurtulmanın yegâne yolu umuttur. Depresyona girip, hayata küsmek, etrafına cansız gözler ile bakmak ve mevcut şartları kabullenmek insan olana yakışmaz. Eğer bulunduğu ortamda umudunu yeşertecek çabalar sonuç vermiyorsa o halde hicret düşünülebilir.
Akıntıya karşı kürek çekmenin de bir yöntemi vardır ancak ehline malumdur. İlmi siyaset denen bir erdemli davranış şekli ki, ehli olmayanın uygulaması onun zilleti de olabilir. Umut her daim olmalıdır ve hicret bile olsa bir gün iyiliğin hâkim olduğu günler hayal edilmelidir…
Toplumların kaderi kişinin seferine paralel olmayabilir, toplum dibe doğru batarken kişinin çıkışı da olabilir bu ise ancak umut ile mümkündür.
Muhabbetle…