Hem ekonomik, hem siyasi, hem de dış politika olarak stresli dönemlerden geçmekteyiz.
Öyle bir jeopolitik coğrafyada yer alıyoruz ki ; Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması, kapalı bir deniz olan Karadeniz’i açık ve sıcak Akdeniz’e bağlayan dünyanın en önemli deniz geçiş yollarından biri olan Boğazları içinde barındırması, Kafkaslara yakınlığı, Türki Cumhuriyetlerle olan akrabalığı, Enerji geçiş koridorunda olması, aynı zamanda Akdeniz, Karadeniz ve Ege Denizinde söz sahibi olan bir ülke olması; Türkiye’nin dış ilişkilerini ve politikalarını belirlemede başlıca etkenlerdir.
Halk deyimiyle üç tarafımız denizlerle diğer üç tarafımız düşmanlarla çevrilmiş.
İşte bu coğrafi konumumuza bakınca tarihten bu yana komşularımızla ya sorun yaşamışız yada sorun yaşayan komşularımız kadarda biz etkilenmişiz. Batımızda Yunanistan, Güney doğumuzda Suriye ve Irak, doğumuzda Ermenistan bitmeyen sorunlar yaşadığımız kötü komşularımızdan. Halklarıyla hiçbir problem yaşamadığımız bu gibi ülkeler ABD, Rusya, İngiltere, Fransa gibi sömürgeci güçlü ülkelerin etkisinde kalmaktalar yada maşası veya taşeronu olarak görev yapmaktalar. Böyle olunca da komşu ülke olarak her halükarda da etkilenmekte yada zarar görmekteyiz. İşte bu sorunlardan ve kargaşadan kurtulmanın tek yolu dışa bağımlı bir ekonomiden kurtulup bağımsız güçlü bir ekonomik yapıya sahip olup istikrarlı bir dış politika ile yönetilmektedir.
Gelelim asıl konumuz olan Türkiye’nin gerçek dostu Azerbaycan’a. Hep söylenir; iki devlet bir millet. kardeş devletler, coğrafyası ayrı halkı bir diye.
Azerbaycan, Türkiye’nin doğusunda Güney Kafkasya’da yer Hazar denizine kıyısı olan,hem zengin petrol ve gaz yataklarına sahip hem de zengin ve kültürel mirasa sahip öz mü öz Türklerden yani Azeri Türklerinden oluşan bir devlettir. Uzun süre SSCB yönetimi altında kalmış ve 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla özgürlüğüne kavuşarak Azerbaycan Cumhuriyeti olarak yoluna devam etmiştir. Azerbaycan Cumhuriyeti’ de bizimle beraber kötü komşusu olan Ermenistan’a sınırdır.
Bu kötü komşu tarafından Ermeni ve Azeri Türklerinin beraber yaşadığı Dağlık Karabağ ve ayrıca çevresindeki sadece Azerbaycan Türklerinin yaşadığı ve Azerbaycan’ın öz toprakları olan diğer yerleşim yerleri de Rus ordusunun desteğinde 1991 yılında başlayarak 1993 yılına kadar işgal altına alınmıştır. Neredeyse Azerbaycan topraklarını %20’sine denk gelen toprak parçası işgal edilerek 1,5 milyoa yakın kişide yerlerinden ve yurtların edilmiştir. 30 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen uluslar arası kamuoyunda da söylemden öteye gidemeyen ve çözüm üretilmeyen işgalci ve Rusya güdümünde olan Ermenistan’a karşı Türkiye haricinde yaptırım uygulayan yada eyleme geçen bir ülke olmamıştır.
Lafın kısası Türkün Türk’ten başka dostu yoktur sözü burada burada bir daha ön plana çıkmaktadır.
Son zamanlarda barbarlığını ve kötü huyunu tekrar sivil halk üzerinde devam ettiren Ermenistan zulmünü tüm dünya kamuoyuna duyurmak için harekete geçmeli.
Bunun için Tüm Türk halkına görev düşmekte.
Sağlıcakla kalın…