Turizm ve Edebiyat

Abone Ol
Değişen yaşam ve insanların koşulları arttıkça karmaşıklığı da ardında getirdi. Bu karmaşıklığın içinde kaybolan kültürler, farklı açılardan ele alınması gereken hususları barındırmaktadır.
Başlıktan da anlaşılabileceği gibi, edebi eserler kültür turizmini oluşturan, tanıtan ve geliştiren en temel dinamiktir. Yazılan bir eser ile kent, iç içe geçmiş bir makine dişlisine benzemektedir. Dizelerin sahibi şairler, hikâyelerin sahibi yazarlar kente özgü bir kimlik ve imaj yaratırlar. İmgelerden oluşmuş bir kenti kim istemez?
Bu iki kavram aslında birbirine öyle uzak değiller. Gelişmiş ülkeler, bu iki başlığı birbirinden ayrı düşünmeyip kültür turizmi ile ilgili araştırma ve yayınlar yapmaktadır. Yani buradan çıkaracağımız sonuç tatil; sadece deniz, kum, deniz değil.
*
16. ve 17.asırlarda hümanizmin başlıca aktörleri (Montaigne, Scarron vb.)isimler için Roma kutsal bir mekân değil midir? Neden başka yer değil de orası? Antik dünyanın merkezi İtalya’dır. Neden İtalya? Neden daha sonraki dönemlerde sanatçılar hep orayı gözlerine kestirdi? Doğu’nun keşfi o coğrafyaya akının en temel sebebi değil mi?
**
Yazılan bir gezi yazısı, okur için o anda oraya gitme isteği uyandırabilir. Bilmem kaçlı yıllarda, şairin bilmem kaçlı saatte yazdığı o günlükler, okuru o eve götürebilir. Okur bu eserler ile harekete geçer. İşte bu, edebiyatın birey ve toplum üzerindeki etkisini gösterir.
Sanatçıların yaşadığı yere tutkusu oldukça önemlidir. Bu da eserin kültürel boyutunu etkilemektedir. Tutkular arasında oluşan bir eser ve yıllarca merak edilen bir kent… Şair aslında işini yapmış adeta bir pazarlamacı görevini üstlenip okuru kente çekmiştir.
Sait Faik’in hikâyeleri arasında okur, o adaya yelken açmak ister. Orhan Veli ve Yahya Kemal için İstanbul, Kafka için Prag, Hugo için Paris… Kim bu olguları ayırabilir? Bu yazar ve şairler şehrin imgesel tanrısı haline gelmiş, bu rolü üstlenmişlerdir. Bu isimler, kente renk, koku, tat kazandırmıştır.
Şairler ve yazarlar, insanların göremedikleri için bir çift göz olurlar. Şair bulduğu imgeyi kente adar. Yaratılan bu imgeler, hem edebiyatın hem de turizmin temelini oluşturur. Sonuçta okur ve turist, gerçekliği değil zihnindekileri görmek ister. Hiçbir tanıtım, poster, dergi, broşür şairin anlattığı kenti gösteremez! Hangi turistik broşür, o tiyatro sahnesini canlandırabilir? Kültür turizmi tanıtımları okul kermesine benziyor. Tabii bu ayrı bir konu.
***
Mevlana ’sız bir Konya’yı kim hatırlar, kim merak edip gider?
Kent sahipleri, yazar ve şairler ile bir araya gelmelidir. Böylelikle kente özgü ürünler verilebilir. Hiçbir reklam şirketi, şairin şiirdeki imgesini tanıtamaz! Hem de parasız! İnsanları o kadar etkileyemez.
Deniz var, güneş var. Başka? Kentimiz başka nasıl tanıtılıyor? Alanya! Söz uçar, yazı sana da ona da kalır. Şairine, yazarına destek vermeyi bir düşünün. Evet! Bunu bir edebiyatçı, yaşadığı yere saygısı olan ve şiirlerini ona adayan biri olarak söylüyorum.